Temel DEMİRER
  16-01-2023 13:27:00

ÖRTÜNMEK YA DA ÖRTÜNMEMEK İÇİN TOPYEKÛN ÖZGÜRLÜK(LER)[*]

TEMEL DEMİRER

 

"Eşitlik zayıflık değil bilgeliktir.

İyi olmaktan bu kadar korkmayın."[1]

 

Temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan bir "tartışma"dır "türban meselesi".

Siz bakmayın bugünlerde alevlen(diril)ip, referanduma götürüleceğinden söz edilen hâle! Bu yeni değil, benzeri defalarca yaşandı.

"Nasıl" mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Türban sorununu biz çözeriz," diye başlattığı, Başbakan Tayyip Erdoğan ise, "Samimiyseniz yarından tezi yok teklifinizi getirin Meclis'ten birlikte geçirelim" diyerek açık çek verdiği başörtüsü tartışması Ankara kulislerini meşgul ederken; AKP'li Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Başbakan'ın aksine türban sorununun sadece anayasa değişikliğiyle çözülebileceği kanısında olduğunu[2] ifade ettiğinde yıl 2010'du...

Aynı yılın 23 Ekim'inde Conrad Otel'deki 'Küresel Eylem İçin Parlamenterler 32. Yıllık Forumu'nun 'Kadının Güçlendirilmesi ve Beşeri Güvenliğin İnşası' toplantısının açılışındaki konuşmasında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, kadın erkek eşitliğinden önce kadınlar arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi gerektiğini belirterek, türban sorununun çözümü için başı açık kadınları harekete geçmeye çağırıp, başı açık kadınların türbanlıların hakkı için mücadele vermediğini ileri sürdü.[3]

Tam da bu noktada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, türban sorununun çözümü konusunda Erdoğan'ın halka net açıklamalar yapmasını istedi. Türban meselesinde Başbakan'ın sözlerinin anayasal güvenceye çevrilmesi gerektiğine de işaret eden Kılıçdaroğlu, "Önce bu açıklamayı yapmalı ki anayasal güvencenin de temelleri sağlam oluşabilsin," dedi.[4]

Aynı kesitte dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,[5] başörtüsü sorunuyla ilgili olarak, "Bu konunun konuşulmasından artık bıktım," derken;[6] "İlköğretim öğrencisi kendi isteğiyle türban takmaz," diyen Hayrünnisa Gül'e de, "Aynen" sözüyle destek verip, eşinin ilkokullarda türban takılmasına karşı çıkan görüşlerine katıldığını açıkladı.[7]

Velhasıl, Kılıçaroğlu ile Erdoğan arasındaki "türban tulûatı" yeni değil, 12-13 yıllık bir geçmişi var. Abdullah Gül'ü bıktıracak kadar!

Özetin özeti: "Türban serbestisi YÖK'ün bir yazısıyla getirilir"ken;[8] 1994 yılında Tekbir Giyim'in kurucu sahibi Mustafa Karaduman'ın, "Dünyanın akışını değiştireceğiz. Mini etek dünyaya nasıl yayıldı? Aynı şekilde, tesettürü bütün dünyaya yayacağız,"[9] sözleri gerçekleşiyordu sanki; hem de Giordano Bruno'nun yüzlerce yıl önceki, "Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanır," saptamasını doğrularcasına...

 

NEDİR?

 

İngiliz ve Fransız dillerinde "Kadın Sarığı" anlamında kullanılan "Turban" sözcüğü, Türkçe'ye "Türban" biçiminde yatay geçiş yapmıştır.

Arap diline ilişkin "Tesettür" sözcüğünün karşılığı Türkçe'de "Örtünmek"tir.

Bu bağlamda başörtüsü olan "Türban", "Tesettür/ Örtünmek" kavramı içine yerleştirilir; ve ilginçtir, İngilizce ve Fransızca dillerinde bir tür deniz yaratığının "helezonlu/ burmalı/ sarmal kabuğu" "Turban" sözcüğü ile adlandırılırken;[10] kimi dini "vecibelere" dayandırılır.

Lakin "Nasıl" ve "Ne" ile "gerekçe"lendirilirse gerekçelendirilsin kadın bedenine (ve özgürlüğüne) müdahalenin bir aracı olan bu mevzunun, "Tektanrılı dinlere ait metinlerde kadın çıplak bırakılarak, giyinmeye ve boyun eğmeye zorlan"ması[11] ile ilişkili olduğu su götürmez bir hakikât ve ayrıca da bir ideolojik çatışma alanıdır.

Ancak bu "çatışma"nın neresinde durulursa durulsun, "Kemalist aydınların hayalindeki 'yeni kadın' ile gelenekçi muhafazakârların korumaya almaya çalıştığı 'kadın' arasında bir fark yok"tur[12] ve kaybeden daima kadın(lar)ın özgürlüğüdür.[13]

 

YAKIN TARİH(İ)

 

1950'lerden 1970'lere kadarki dönemde, türban veya başörtüsü, muhafazakâr kadınların modern hayata katılırken dinî kimliklerini korumalarının bir yoluydu. Nitekim bu yıllarda başörtüsü hakkı ayet ve hadislerle savunuluyordu. Ancak gerek dünyadaki değişiklikler gerekse Kemalist kadroların katı tutumları yüzünden 1980'lerin ortalarından itibaren türban hem İslâmi duyarlılıkları olan kesimlerin gözünde, hem de "laikçilerin" gözünde "siyasi" bir simgeye dönüştü. Bunda da garip bir şey yoktu. Dünyada politik İslâm'ın yükselişinden (örneğin İran İslâm Devrimi'nden) de etkilenen muhafazakâr erkekler için, "türbana özgürlük" mücadelesi, aslında geleneksel kadınların modernleşmesine kapı açtığı için içten içe olumsuzlanırken, Kemalist rejimde bir gedik açmak için neredeyse tek olanak hâline gelmişti.[14]

Elbette evveliyatı var, ama türban tartışmasının yakın tarihçesinin dökümüne gelirsek...

1950'li yıllarda kamusal alanda ilk başını örten kadın Dr. Hümeyra Ökten oldu. Başını örterek hastaneye gittiği için tepki alınca Suudi Arabistan'a yerleşti...

1967'de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki derslere başını örterek girmeye başlayan tek öğrenci Hatice Babacan oldu. İlk türban eylemleri yapıldı...

YÖK 1982'deki kıyafet genelgesi ile başörtüsü yasaklamasına rağmen 1984'te yasağı kaldırdı. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "İrtica tehlikesi var" uyarısı ile 1987'de yeniden disiplin suçu kapsamına alınarak yasaklandı...

Turgut Özal (ANAP) hükümeti 1987'de "Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir," hükmünü içeren yasayı çıkarttı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren veto etti. Özal bir yıl sonra Aralık 1988'de yasayı TBMM'den tekrar geçirdi. Evren yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Anayasa Mahkemesi, Mart 1989 da yasayı iptal etti...

Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesini dikkate alan Özal hükümetinin çıkarttığı yeni yasayla türban serbest oldu ve 1997'ye kadar bu serbestlik devam etti...

2008'de Anayasa değişikliği, TBMM'de 518 milletvekilinin katıldığı oylamada, 103 hayır oyuna karşı 411 evet ile kabul edildi...

5 Haziran 2008'de Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine atıfta bulunarak yapılan Anayasa değişikliklerini iptal etti...[15]

 

ÜNİVERSİTELERDE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI[16]

1982

YÖK'ün kılık kıyafet genelgesi, üniversitelerde "... 'Atatürk devrim ve ilkelerine uygun' giyinmeyi ve 'başı açık' olmayı" zorunlu kılar.

1984

YÖK'ün yeni genelgesi, yükseköğretim kurumlarında "modern bir şekilde 'türban' kullanılabileceği"ni hükme bağlar.

Ocak 1987

YÖK, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ne eklediği 7/h bendiyle, üniversitelerde "çağdaş kıyafet ve görünüm dışındaki bir kıyafet ve görünüm"ü yasaklar.

Aralık 1987

YÖK, çağdaş kıyafeti zorunlu kılan 7/h bendinin sonuna bir ek yapar: "Dini inanç nedeniyle boyun ve saçlar, örtü veya türbanla kapatılabilir."

1988

Meclis, YÖK Kanunu'na eklediği 16. maddeye göre, üniversitelerde "çağdaş kıyafet ve görünüm" zorunlu olur; ancak, "dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması"na izin verilir.

1989

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ek 16. maddenin iptali başvurusu üzerine, maddenin 'örtü ve türban'ı serbest bırakan ikinci cümlesini iptal eder.

1990

Meclis, YÖK Kanunu'na eklediği 17. maddeyle "yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet(i) serbest" bırakır.

Meclis, kılık kıyafet nedeniyle verilen disiplin cezalarının öğrencilerin sicillerinden silinmesine yönelik yasayı kabul eder.

1991

Anayasa Mahkemesi, SHP'nin ek 17. maddenin iptali talebini reddeder.

28 Şubat sonrası

İstanbul Üniversitesi bir genelgeyle üniversitede başörtüsünü yasaklar. YÖK, disiplin yönetmeliğini değiştirerek, öğrencilerin yasağı protesto gösterilerine katılmalarını disiplin suçu sayar.

Şubat 2008

Meclis'in anayasanın 42. maddesinde yaptığı değişikliğe göre "kanunda yazılı olmayan herhangi bir sebeple" kimse yükseköğrenim hakkından mahrum edilemeyecektir.

Haziran 2008

Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusu üzerine, anayasa değişikliğini anayasanın değiştirilemez ilkelerine aykırı bularak iptal eder.

 

Özetle 1980'li yıllardan itibaren yaygınlaşan, geleneksel başörtüsünden farklı olarak kendine özgü bağlama şekli olan türban kavramıyla Türkiye; resmi olarak ilk 1984'te tanıştı...

1990'lı yıllarda "türban" bir kez daha ama bu kez "siyasi simge" olarak karşımıza çıktı. Laik kesimler türbanın "siyasî simge" olduğunu, bunu takanların "laik cumhuriyet rejimini" değiştirmeyi hedeflediklerini öne sürdü. İslâmî kesimler ise bunun siyasi değil, dini bir vecibe olduğunu belirtti.[17]

Ve gelgitleriyle "Türban, siyasal İslâm davasının simgesinden devletin imgesine"[18] dönüştüğü güzergâhta -İsmet Berkan'ın ifadesiyle-, "80'li yıllarda alevlenen... "türban" meselesinde... Türkiye'nin sağ muhafazakâr siyasetçileri bu işten nasıl bir siyasi çıkar elde edebileceklerini düşünüp tasarlamaya başladılar.

1989 yılında ANAP, Yükseköğretim Kanunu'na bir ek madde ekleyerek sorunu sözde çözmek istedi ama aslında yapılan girişim sorunu kilitledi. Çünkü yasa yazılırken, laik bir hukuk düzeninde olmaması gereken, yapılmaması gereken her şey yapıldı. Yasa metninde başörtüsünün şekli tarif edildiği yetmezmiş gibi bunun 'dini inançlar sebebiyle giyileceği' de söylendi.

İşte, 'sorun' da aslında tam o gün başladı. Çünkü, yasanın bu hâliyle Anayasa'ya aykırı olduğunu en azından Cumhurbaşkanı sıfatıyla Turgut Özal çok iyi biliyordu. Sorunun kangrenleşmesinden belki de bir çıkar umuyordu, kim bilir."[19]

 

DESPOTİK AÇARSIZLIK(LAR)

 

Elbette buraya kendiliğinden gelinmedi. Varılan noktanın önünü "despot açarsızlık" yani "devletçi laiklik" açtı!

"Türban İslâmcılığın siyasal simgesidir."[20] "Türban, İslâmcılığın siyasal silahıdır,"[21] vehmiyle "Kemal Derviş ve ekibinden gelen 'Türban serbest bırakılmalı sözlerine Deniz Baykal, 'Türbana karşı tavrımızda değişiklik yok, türban siyasal simge'dir,"[22] yanıtı verebiliyordu.

"Türban, kadını kendi malı ve ikinci sınıf insan gibi gören, feodal ve maço bir erkek egemen kültürün ürünüdür. Ona dini kılıf giydirilmesi erkek egemen kültürün marifetidir,"[23] ifadesindeki mantık(sızlık)la türbanın "Laikliğe başkaldırının simgesi" olduğunu belirten Yargıtay, kamusal alanda türban takmanın ve türbanı eleştirenleri düşman ilan etmenin 312'lik suç olduğuna hükmetti; Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 25 Kasım 2002'de aldığı kararla, kamusal alanda türban kullanımını "laiklik ilkesine başkaldırının simgesi" olarak gösterdi![24]

Ayrıca "700 türbanlı kadının imzaladığı 'Söz Konusu Özgürlükse, Hiçbir Şey Teferruat Değildir' başlıklı bildiri, 'Taraf' gazetesi dışında kendisine yer bulamazken; İslâmi medya haberi kullanmazken;[25] şöylesine paradoksal vak'alar da yaşanabiliyordu:

Türban takması için eşinden baskı ve şiddet gördüğünü söyleyen N. Z. ile kocası karşılıklı olarak Ankara 2. Aile Mahkemesi'ne boşanma davası açtı. Aile içinde başlayan türban kavgası, avukat da türbanlı duruşmaya girince mahkemeye yansıdı. Avukatın türbanı nedeniyle dava ertelenince çift boşanamadı.

Boşanma davası 28 Mart 2013'de Ankara 2. Aile Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya N.Z'nin avukatı, aynı zamanda Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın eşi olan Avukat Zübeyde Kamalak, Danıştay'ın başörtüsü kararından sonra duruşmaya türbanıyla katılmak istedi. Ancak Hâkim İlhan Kadıoğlu, avukatın türbanlı duruşmaya giremeyeceğini söyleyip tutanak tuttu. Kamalak, bu duruma itiraz etti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) de tartışma konusu olan meselede[26] hâkim Kadıoğlu, duruşma tutanağına şu ifadeleri yazdırdı: "Danıştay 8. Dairesi, avukatların 'başı açık' görev yapmalarına dair düzenlemenin yürütmesini durdurmuş olsa da avukatların meslek kuralları ve kamu hizmeti yapmaları nedeniyle yargılamalara türbanlı giremeyecekleri düşünüldüğünden yargılanmasının ertelenmesine karar verildi."[27]

Bu işin bir yanıysa madalyonun öteki yüzü de: Yükseköğretimde türbanın serbestleştirilmesiyle "provokasyonlar yaşanabileceği"ni savunan Fethullah Gülen'in, üniversitelerde türban yasağının kalkmasının ardından "Çarşaf giydirilmiş vazifeli erkekler, tesettüre sokulmuş vazifeli bayanlar, başı açık kızlara tacizde bulunabilir,"[28] saptaması ile herkul.org internet sitesinde başörtüsüyle ilgili sorularını yanıtlarken; başını örtmeyenin "kâfir olmayacağı" vurgusuyla, "Başörtüsü Kur'an'ın hükmü değil" diyen kişininse "iman dairesinde kalamayacağı" ifadesidir![29]

Helmar Dumbs'un, "Erdoğan yönetiminde, devlet hizmetinde çalışmak için eşleri 'türban' takan kişilerin tercih edildiği yönünde söylentiler çoğalıyor. Bu gerçekten şeklen din açısından tarafsız olan bir devletin temelini sarsar. Şeklen -Diyanet İşleri'nin cuma namazı vaazlarına bile karıştığı bir devlet ne derece laiktir?"[30] sorusunu dillendirdiği tabloya bir de, hâlâ "laik" olduğu varsayılan TC'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Başörtüsü dinimizin emridir," fetvasıyla, "Başörtüsü dinin gereğidir. Cehalet çok kötü bir şey, dinimizin böyle bir emrinin olduğunu bilmeyecek kadar cahil ve bu adam milletvekili," ifadesi eklenmeli![31]

Bu kadar da değil!

Kadınları kıyafetleri üzerinden hedef alan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen'in, müftülük görevinde "Müslüman kadınların makyaj yaparak ve güzel kokular sıkarak dışarı çıkmasının haram olduğunu" savunup, "Başına rasgele dolamış olduğu bezi tesettür zannederek, vücudunun diğer kısımlarında dar ya da şeffaf kıyafetlerle dolaşması haramdır,"[32] dediği de hatırlanmalı...

 

YA -TEKİL DEĞİL!- ÇOĞUL ÖZGÜRLÜKLER?

 

Her iki yanın da "özgürlükleri" sadece kendisi için ve ötekine rağmen talep ettiği tabloda[33] "Başörtüsü tartışmasının altında ırkçılık yatıyordu, fakat öne sürülen gerekçe sekülerizimdi... İslâmi başörtüsünü yasaklayan kanunlar, postkolonyal suçluluk ve korkudan, ırkçılık ve milliyetçilikten besleniyor,"[34] türünden "iddialar"a karşı Ahmet Hakan'ın (evet, evet Ahmet Hakan'ın!) şu satırları anımsatılmalıdır:

"Özgürlük olsun diye mi başörtüsü serbest oldu?... Toplumsal özgürlük adına bir adım atmış falan değil.

Mesela eleştirilmeye asla tahammül edemiyor. Kendisini eleştirenleri 'Türkiye düşmanı' olarak ilan edebiliyor.

Mesela basın özgürlüğü konusunda hiç de özgürlükçü değil.

Mesela toplanma ve gösteri yürüyüşü konusunda özgürlükçülüğü esas almıyor. Memlekette hükümet yanlıları dışında biber gazını tatmayan bir canlı neredeyse kalmadı.

Mesela ifade özgürlüğü konusunda özgürlükçü bir tutum almıyor.

Mesela Alevîlerin zorunlu din dersleri konusundaki itirazlarına hiç de özgürlükçü yaklaşmıyor. 'Cemevi' dendiğinde 'özgürlük' aklına bile gelmiyor. Mesela başka hayat tarzları söz konusu olduğunda özgürlük falan aklına gelmiyor hükümetin... Aniden çatık kaşlı, tavizsiz ve yasakçı bir baba oluveriyor.

Mesela 12 Eylül rejiminin en azılı kurumu olan YÖK'ü daha da güçlendirirken 'özgürlük' aklına bile gelmiyor. Mesela öteden beri şikâyet edilen diyanet işleri konusunda 'özgürlükçü' en küçük bir yaklaşımı bile yok.

Uzatmayalım. Kısacası...

Sadece muhafazakâr kesimin talepleri söz konusu olduğunda özgürlükçü...

Onun dışındaki tüm alanlarda baskıcı ve yasakçı...

Bir hükümet var karşımızda...

Hükümetin derdi, 'özgür bir toplum' değil. Eğer derdi bu olsaydı...

Muhafazakârların dışında kalan kesimlerin dertlerine ve sorunlarına da 'özgürlükçü' yaklaşırdı.

Eğer sadece kendi dünya görüşüne, kendi hayat tarzına uygun olan konularda özgürlükçü, diğer konularda yasakçı ve baskıcı olunursa...

Atılan adıma 'özgürlükçü adım' denmez.

Peki ya ne denir?

Şunlar denir: Kendi dünya görüşüne, kendi yaşam tarzına uygun bir toplum yaratmak için adım atıyor denir. Özlediği toplumsal düzen adına mühendislik yapıyor denir.

Bunun da özgürlükçülükle falan bir ilgisi yoktur."[35]

Tıpkı sosyolog Nilüfer Göle'nin, "Burka azınlığın gücü, modernitenin aydınlık dünyasından kopuş. Gölgeyi, karanlığı hatırlatıyor bana. Ne güzel! Her şey aydınlık mı olacak kardeşim. Tam mahrem. Biz 'modern mahrem' diyorduk. Bu, modernliğe karşı tam karanlık. Ben de zaten tam aydınlıktan yana değilim!"[36] ifadesinde somutlanan liberal zırva(lar) ya da devlet partisi CHP'nin hotzotçuluğuyla özgürlüklerin savunulamayacağı gibi...

 

DEVLET PARTİSİ CHP

 

"Başörtüsü yasağını bu kardeşiniz kaldırdı. Abdullah Gül şahittir,"[37] diyen CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na 20 Eylül 2022'de Elazığ'da bir yurttaş, "Genel başkanım, başörtüsü konusunda bir yasaklama olacak mı, insanlar bunu merak ediyor," sorusunu yöneltince o da, "Hayır, başörtüsü konusunda bir yasak olmayacak, kesinlikle olmayacak" yanıtını verdi![38]

İyi de türban meselesi özgürlüklerin bir parçası ve tümü değilken; ya öteki yasaklar? Onlar ne olacak?

Kaldı ki "türban" gibi din istismarının simgesi olan, üstelik de bugünlerde tamamen gündemden düşmüş olan bir konu üzerinden özgürlükleri tartışmak, yeniden gündem maddesi kılmak ne kadar doğrudur?

CHP'nin Meclis Başkanlığı'na sunduğu bir kanun teklifi: "Kamuda başörtüsünün yasa ile serbest bırakılması"ydı da; örtünme zaten serbest. O kadar ki, karşımızda artık her alanda örtü görüyoruz. Bazı kadın hâkimler, savcılar, polisler, subay ve astsubaylar dahil isteyen her kadın kamu görevlisi özgürce örtünüyor mu?

İyi de o hâlde durup dururken ne oldu da CHP böyle bir kanun teklifi hazırlayıp Meclis'e sundu?[39]

Gayet basit: Bu sağa oynayan Kılıçdaroğlu'nun oylarına talip olduğu "endişeli muhafazakârlar"ı rahatlatmak için -Erdoğan'ın üzerine atladığı- yanlış bir çıkıştı!

AKP derhâl kendi piyonunu ileri sürdü "Yasa yetmez anayasada değiştirelim bunu" diyerek. Hatta Erdoğan'ın sözleri üzerine hiç zaman kaybetmeden anayasa değişikliği için çalışmalar da başlatıldı AKP cephesinde...

Siz bakmayın bu nafile hamleyi, "Gündemi artık Kılıçdaroğlu belirliyor!"[40] biçiminde güzellemeye kalkışanlara!

İçinden geçtiğimiz kesitte coğrafyamızın gereksinimi, dinin hukuk sisteminden çıkarılmasıyken; "Türban" konusunda kısıtlama yokken ve türban ilkokula kadar inmişken; laik kesimin yaşam tarzına, giyimine saldırılar yoğunlaşmışken; şort giydiği için kadın dövülürken; Emniyet ve TSK mensupları da türban takarken; devlet kurumlarına çökmüş tarikatlar ve cemaatler hilafet çağrıları yaparken; kadınlar ve LGBTİ'ler hedef hâline getirilirken; dinci baskı toplumun her yerine nüfuz etmişken CHP'nin sağı taklit etme yöntemi,[41] sonuçta AKP politikalarının değirmenin su taşıyor! Erdoğan için konu tabii ki sevindiricidir, bir hediye gibidir!

Ancak mesele topyekûn özgürlüklerden geçiyorken; bir devlet partisi olarak 6'lı Masa'nın CHP'sinden başka ne beklenebilir ki?!

 

TAVRIMIZ: SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ

 

Olması gereken "demokrasi" sadece topyekûn özgürlüklerin varlığı değil, aynı zamanda bununla birlikte tüm özgürlüklerin güvencesi eşitlik sistemidir de.

Çünkü karşıt öğreti ve özgürlüklerin güvence altına alınmadığı ortamda sağlanan tek yanlı özgürlükler çok geçmeden bütün karşıt özgürlüklerin yok edilebileceği bir dayatma ve sömürüye dönüşür.

İnanç, bilimsel bilgiye dayanma zorunluluğu olmayan, sorgulanamayan, eleştirilemeyen, yargılanamayan; öğretileri ve yaptırımları kutsal olan, özgür düşünceyle uzlaşamayan, mutlak bağlılığa dayanan bir düşünce sistemidir.

Buna bağıntılı olarak "türban meselesi"ne nereden baktığımız, onu nereden sorunsallaştırdığımız savunduğumuz politikayı da biçimlendirir.

Önümüzde iki şık vardır. Meseleyi ya "emperyalizmin uşağı cemaatlerin gizli gündemlerinin bir parçası" olarak okuyacağız ve konuyla ilgili olarak bu cenahlara karşı girişeceğimiz siyasi bir mücadele çerçevesinde tavır alacağız. Ya da türban ile tüm yasaklara karşı mücadeleyi bir toplumsal özgürleşme mücadelesi üzerinden örülmesini savunacağız.

Kanımca, sosyalistler türbanın ancak ve ancak topyekûn özgürlükle bütünleştiğinde bir anlam kazanacağını savunmlıdır.

Sosyalistler için ezilen toplumsal sınıf ve grupların özgürleşmesini hedefleyen mücadeleler ile bir toplumsal mücadele hattı çizilebilir. Bu da Nûh-u nebiden kalmış Kemalist/ sosyal demokrat saflaştırma siyasetleri karşısında bağımsız bir siyasi hattın savunusundan geçer.

Yeri gelmişken bir kez daha altını çizmekte yarar var: "Tesettür", "türban" ya da "sıkmabaş", ne derseniz deyin; tek başına özgürlüğün sorunu ve alanı değildir. Simgesi hiç değildir.

Kadının özgürlüğü sorununu atlayan bir bakış açısı için "Türban" daha çok dinle, inançla bağlı bir konudur. Dinlerin kadına bakışı hiçbir zaman özgürlükçü, kadının özgürlüğünü, kişiliğini koruyan bir yaklaşım olmamıştır. Bu yalnızca İslâm için değil, Hıristiyanlık, Musevilik için de böyledir.

Panzehir topyekûn özgürlüklerdir. Bu arada anımsatmadan geçmeyelim: "TBMM'de ve kamuda serbest bırakılan 'siyasal ve dini simgeler' değil, türbandır"![42]

Unutulmasın: Din, cinsiyet ve etnik kimliklerin giyim kuşamı üzerinden özgürlük söylevleri gerçekçi değil, saptırıcı, engelleyicidir.

Aslında mesele çok basittir: Gündelik yaşamın içerisinde insanları rahat bırakalım. Kim nasıl istiyorsa öyle giyinsin. Giyim kuşama siyasal simge anlamı yüklemekten vaz geçelim!

Bunun için de toplumcu laiklik ekseninde herkes istediğine inanmakta veya hiçbir şeye inanmamakta serbest olmalıdır.

Kimse inancını açıklamaya zorlanamamalı ve inancından ya da kimliğinden ötürü ayrımcılığa maruz bırakılmamalıdır.

Kadınlarla erkekler ve LGBTİ+'lar, her türlü temel hak ve özgürlükler de eşit olmalıdırlar.

Özgürlük(ler) kesimsel değil, herkes içindir.

Belli inancı veya kimliği belirten hiçbir simge, kamu hizmeti verenler tarafından kullanılamamalıdır. Kamu hizmeti alanlar için bir sınırlama olamaz/ olmamalıdır da!

Tam da burada "Başörtüsünün hukuki olup olmadığı sorununu, 'kamusal alan' gibi hayli belirsiz, kapsamı ve anlamı bakış açısına göre değişebilen bir kavramın yardımıyla çözmek mümkün değil,"[43] itirazlarına karşı bir parantez açmadan geçmeyelim: "Türban" kişisel bir tutumun konusunu oluşturabilir. Ancak kamu işlerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi kişiselliğin konusu olamaz. Kamu işlerinin düzenlenmesi/ yönetilmesinin sınırı vardır/ olmalıdır da...

AKP'li TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, Kamu görevi yapanlar etnik ve dinsel inançlarını ortaya koyan hiçbir işareti taşımamalı. Bu ilke sorunu çözer. 'Kamu görevlisi'nin tanımı yapılmalı,"[44] derken; hiçbir devlet temsilcisi, en ufağından en büyüğüne, görev sırasında etnik-dinsel mensubiyetini/ tercihini ortaya koyacak herhangi bir sembol (türban, haç, vs.) kullanamaz, hiçbir harekette bulunamaz.

Özetin özeti ne örtünmek ya da türban bir "izzet, onur sembolü" ne de örtünmemek bir modernlik göstergesi değildir ve böyle de sunulmamal ve Füruğ Ferruhzad'ın, "Yüreğimin yasalarını...// Körlerin yerel hükümleri düzenlemiyor," dizeleri asla unutulmamalıdır!

 

28 Aralık 2022 21:56:05, İstanbul.

 

N O T L A R

[*] Newroz, Ocak 2023...

[1] Şükrü Erbaş.

[2] Rifat Başaran, "Türban İçin Anayasa Değişikliği Şart", Radikal, 29 Eylül 2010, s.10.

[3] "Başbakan'dan Türban Sitemi", Cumhuriyet, 24 Ekim 2010, s.6.

[4] Utku Çakırözer, "Anayasal Güvence Vermeli", Cumhuriyet, 23 Ekim 2010, s.4.

[5] Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le birlikte İngiltere'de bulunan eşi Hayrünnisa Gül, Londra'da kaldıkları Mandarin Otel'de yurtdışında eğitim gören Türk öğrencilerle bir araya geldi, sorularını yanıtladı. Hayrünnisa Gül, bir soru üzerine ilkokullara bazı türbanlı öğrencilerin gelmesine değinerek: "Bu konuda yaşanan bir cehalet varsa biz bunu da ortadan kaldıracağız. İlkokul öğrencisinin kendi isteği ile başörtüsü takması gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu konuda karar verecek yaşa geldiğinde kararını verir," dedi. ("Hayrünnisa Gül: İlkokulda Başörtüsü Olmaz", Cumhuriyet, 9 Kasım 2010, s.4.)

[6] "Cumhurbaşkanı Başörtü Sorusuna Patladı", Radikal, 13 Kasım 2010, s.12.

[7] "Gül, Eşiyle Hemfikir", Radikal, 10 Kasım 2010, s.12.

[8] Betül Kotan-Yurdagül Şimşek, "YÖK Türban Serbestisini Bir Yazıyla Getirdi", Radikal, 5 Ekim 2010, s.8.

[9] Tayfun Atay, "Tesettür Dünyaya Yayılıyor mu?", Cumhuriyet, 16 Eylül 2016, s.6.

[10] Metin Erksan, "Türban ve Tesettür", Cumhuriyet, 20 Mayıs 2003, s.17.

[11] Selma Köksal Çekiç-Özlem Denli, "Örtünmek, Soyunmak, Giyinmek", Radikal İki, 27 Şubat 2011, s.1-15.

[12] Ebru Yıldırım, "Türbanlasak da mı...", Radikal İki, 21 Kasım 2010, s.8.

[13] Periyodik olarak 'Zaman' gazetesinin yorum sayfalarında gündemdeki konulara ilişkin yazan Alev Alatlı'nın türbana ilişkin 15 Şubat 2008 Cuma günü yayımlanan yazısı sayfa editörü tarafından, "Bizim okurumuz buna hazır değil," denilerek yayımlanmadı. Dört yıldır 'Zaman'da yazdığını belirten Alatlı, türban "yumuşak karın" olduğu için yazısının sansürlendiğini söyledi.

Yazısına türbanla tülbenti karşılaştırarak başlayan Alatlı, kadınların İslâmdaki yerini çeşitli kaynaklara dayanarak anlatıp, "Gerektiğinde baş örten, gerektiğinde yara saran tülbent, kadınlara mahsus bilginin kadim nakil aracı olarak görülür. Bu bağlamda, türban, kadınlık bilgisinin bastırılması, diğer bir deyişle, kadının kadına ihanetinin dışavurumu olarak algılanabildiği için korkutur," görüşünü dile getirdi. ("Zaman Sansürledi", Cumhuriyet, 20 Şubat 2008, s.5.)

[14] Ayşe Hür, "Türbanın 60 Yıllık Serüveni", Taraf, 24 Ekim 2010, s.12.

[15] "60 Yıldır Bitmeyen Kavga", Radikal, 6 Ekim 2010, s.8.

[16] Dilek Kurban, "Başörtüsü Yasağı ve 'Sol'...", Radikal, 3 Kasım 2010, s.4.

[17] Belma Akçura, "Türban Nasıl Başörtüsü Oldu...", Milliyet, 29 Haziran 2015, s.17.

[18] Özge Ozan, "Türban: Siyasal İslâm Davasının Simgesinden Devletin İmgesine", Halkın Sesi, Yıl:11, No:266, 5-20 Eylül 2016, s.8.

[19] İsmet Berkan, "Türbanın Siyasete Alet Edilmesinin Kısa Tarihi", Radikal, 8 Kasım 2003, s.3.

[20] Özdemir İnce, "Türban İslâmcılığın Siyasal Simgesidir", Cumhuriyet, 26 Kasım 2021, s.3.

[21] Özdemir İnce, "Türban, İslâmcılığın Siyasal Silahıdır", Cumhuriyet, 28 Kasım 2021, s.3.

[22] Ezelhan Üstünkaya, "Türbana Karışmayın", Milliyet, 14 Kasım 2003, s.21.

[23] Emre Kongar, "Devlet Ayrımcı Türbanlı Suskun", Cumhuriyet, 19 Kasım 2015, s.2.

[24] Adnan Keskin, "Yargıtay: Türban Simge", Radikal, 30 Kasım 2002, s.6.

[25] Nevzat Çiçek, "İslâmi Basın Bildiriye Kör", Taraf, 19 Şubat 2008, s.11.

[26] AİHM'e göre dini dışavurma özgürlüğü, kamu düzeni/güvenliği ile başkalarının özgürlüklerini koruma amacıyla sınırlandırılabilir. (Berke Özenç, "Özgürlük İstisna Olamaz", Radikal, 1 Eylül 2004, s.9.)

  Bu yazı 2070 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 33 25 4 4 73 26 79 +47
2 Fenerbahçe 33 23 5 5 82 39 74 +43
3 Beşiktaş 34 22 4 8 70 31 74 +39
4 Adana Demirspor 33 18 6 9 70 41 63 +29
5 Başakşehir FK 33 15 10 8 45 34 53 +11
6 Trabzonspor 33 15 12 6 54 48 51 +6
7 Konyaspor 33 12 8 13 45 36 49 +9
8 Kayserispor 33 15 14 4 54 57 49 -3
9 Fatih Karagümrük 33 11 11 11 69 62 44 +7
10 Alanyaspor 34 11 15 8 52 62 41 -10
11 Kasımpaşa 33 11 15 7 40 52 40 -12
12 MKE Ankaragücü 33 11 16 6 40 47 39 -7
13 Antalyaspor 33 10 15 8 43 51 38 -8
14 Sivasspor 34 10 17 7 44 53 37 -9
15 İstanbulspor 33 10 18 5 40 61 35 -21
16 Giresunspor 33 8 15 10 37 56 34 -19
17 Ümraniyespor 33 6 18 9 44 59 27 -15
18 Gaziantep FK 33 6 20 7 31 63 25 -32
19 Hatayspor 33 6 22 5 19 74 23 -55
Takım O G M B A Y P AV
1 Samsunspor 36 23 4 9 70 26 78 +44
2 Çaykur Rizespor 36 18 4 14 64 35 68 +29
3 Pendikspor 36 19 7 10 65 36 67 +29
4 Bodrumspor 36 18 10 8 55 34 62 +21
5 Sakaryaspor 36 20 14 2 59 47 62 +12
6 Eyüpspor 36 18 10 8 40 30 62 +10
7 Göztepe 36 17 9 10 45 28 60 +17
8 Manisa FK 36 15 10 11 53 47 56 +6
9 Keçiörengücü 36 16 12 8 59 47 56 +12
10 Bandırmaspor 36 15 11 10 55 58 55 -3
11 Boluspor 36 14 12 10 44 46 52 -2
12 Altay 36 11 14 11 45 45 41 0
13 Erzurumspor FK 36 11 16 9 43 48 39 -5
14 Tuzlaspor 36 11 20 5 42 52 38 -10
15 Gençlerbirliği 36 10 18 8 46 55 38 -9
16 Altınordu 36 9 19 8 41 57 35 -16
17 Adanaspor 36 6 23 7 32 76 25 -44
18 Denizlispor 36 7 24 5 35 67 23 -32
19 Yeni Malatyaspor 36 4 25 7 22 81 16 -59
Takım O G M B A Y P AV
1 Kocaelispor 38 25 4 9 73 28 84 +45
2 Bucaspor 1928 38 24 5 9 63 22 81 +41
3 İskenderunspor A.Ş. 38 23 7 8 65 31 77 +34
4 1461 Trabzon FK 38 22 8 8 62 27 74 +35
5 Van Spor FK 38 21 6 11 58 27 74 +31
6 Ankara Demirspor 38 20 7 11 65 32 71 +33
7 Karacabey Belediye Spor 38 19 8 11 55 31 68 +24
8 Fethiyespor 38 16 15 7 59 51 55 +8
9 Zonguldak Kömürspor 38 15 15 8 45 50 53 -5
10 Serik Belediyespor 38 14 13 11 54 43 50 +11
11 Kırşehir FSK 38 12 14 12 49 54 48 -5
12 Kırklarelispor 38 10 12 16 38 35 46 +3
13 Etimesgut Belediyespor 38 11 15 12 43 51 45 -8
14 Kastamonuspor 38 11 17 10 41 47 43 -6
15 Sarıyer 38 10 16 12 46 57 42 -11
16 Uşak Spor 38 8 21 9 37 64 33 -27
17 Balıkesirspor 38 6 22 10 32 76 25 -44
18 Pazarspor 38 4 23 11 29 79 23 -50
19 Adıyaman FK 37 5 24 8 22 70 23 -48
20 Diyarbekir Spor 37 2 26 9 18 79 15 -61
Takım O G M B A Y P AV
1 Yeni Mersin İY 34 19 4 11 49 21 68 +28
2 Belediye Derincespor 34 18 4 12 51 24 66 +27
3 Belediye Kütahyaspor 34 18 5 11 52 34 65 +18
4 52 Orduspor FK 34 19 8 7 54 34 64 +20
5 Nevşehir Belediyespor 34 16 8 10 52 40 58 +12
6 Karaköprü Belediyespor 34 16 10 8 44 32 56 +12
7 Karşıyaka 34 15 10 9 44 28 54 +16
8 Çatalcaspor 34 11 12 11 40 39 44 +1
9 Amasyaspor Futbol Kulübü 34 11 12 11 33 36 44 -3
10 Elazığspor 34 12 16 6 44 53 42 -9
11 1922 Konyaspor 34 11 15 8 42 47 41 -5
12 Hacettepe 1945 34 9 16 9 41 50 36 -9
13 Ağrı 1970 Spor 34 8 14 12 23 39 36 -16
14 Edirnespor 34 10 19 5 35 45 35 -10
15 1954 Kelkit Bld.Spor 34 7 13 14 25 35 35 -10
16 Yomraspor 34 7 14 13 36 42 34 -6
17 Eskişehirspor 34 6 20 8 39 69 26 -30
18 Şile Yıldızspor 34 5 18 11 29 65 26 -36
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 30/05/2023 Alanyaspor vs Kasımpaşa
 30/05/2023 Fatih Karagümrük vs Kayserispor
 30/05/2023 Fenerbahçe vs Antalyaspor
 30/05/2023 Giresunspor vs Trabzonspor
 30/05/2023 İstanbulspor vs Adana Demirspor
 30/05/2023 MKE Ankaragücü vs Galatasaray
 30/05/2023 Sivasspor vs Konyaspor
 03/06/2023 Konyaspor vs Fatih Karagümrük
 03/06/2023 Adana Demirspor vs Başakşehir FK
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 21/05/2023 Manisa FK 1 - 5 Pendikspor
 21/05/2023 Çaykur Rizespor 0 - 0 Altınordu
 21/05/2023 Bodrumspor 1 - 1 Göztepe
 Hük. Adanaspor 0 - 3 Samsunspor
 Hük. Yeni Malatyaspor 0 - 3 Denizlispor
 21/05/2023 Bandırmaspor 1 - 1 Gençlerbirliği
 21/05/2023 Eyüpspor 2 - 1 Keçiörengücü
 21/05/2023 Erzurumspor FK 2 - 0 Boluspor
 20/05/2023 Altay 3 - 1 Tuzlaspor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 20/05/2023 Zonguldak Kömürspor 3 - 1 Pazarspor
 20/05/2023 Kastamonuspor 3 - 2 Kırşehir Futbol Spor Kulübü
 Hük. Adıyaman FK 0 - 3 Fethiyespor
 Hük. Diyarbekir Spor 0 - 3 Bucaspor 1928
 20/05/2023 Van Spor FK 8 - 0 Balıkesirspor
 20/05/2023 İskenderunspor A.Ş. 5 - 1 Uşak Spor
 20/05/2023 Etimesgut Belediyespor 2 - 0 Serik Belediyespor
 20/05/2023 1461 Trabzon FK 2 - 0 Kırklarelispor
 20/05/2023 Karacabey Belediye Spor 2 - 0 Sarıyer
 20/05/2023 Ankara Demirspor 1 - 0 Kocaelispor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 20/05/2023 1922 Konyaspor 4 - 1 Hacettepe 1945
 20/05/2023 Belediye Kütahyaspor 4 - 1 1954 Kelkit Bld.Spor
 20/05/2023 Edirnespor 6 - 2 Şile Yıldızspor
 20/05/2023 Belediye Derincespor 3 - 0 Karaköprü Belediyespor
 20/05/2023 52 Orduspor FK 2 - 1 Amasyaspor Futbol Kulübü
 20/05/2023 Elazığspor 0 - 4 Karşıyaka
 20/05/2023 Nevşehir Belediyespor 3 - 2 Eskişehirspor
 20/05/2023 Yeni Mersin İdman Yurdu 5 - 1 Yomraspor
 20/05/2023 Çatalcaspor 2 - 0 Ağrı 1970 Spor
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
ŞANS OYUNLARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI