Temel DEMİRER
  12-09-2023 15:04:00

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

TEMEL DEMİRER

 

"Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak."[1]

 

Emma Goldman'ın, "Eski geleneklerle alışkanlıklardan kaynaklanan engellerden kurtulmaya ihtiyacımız var"; Mahatma Gandhi'nin, "Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz," saptamalarına katılan birisi olarak; "Hangi Abdülhamid?"[2] ikilemine prim vermeyenlerdenim; bence Abdülhamid, Abdülhamid'dir; yani bir Osmanlı Padişahı'nın olması gerektiği gibi, ne ise, tamı tamına odur!

Malûm, Osmanlı'ya ilişkin efsane ve gerçekler alt üst ediliyor. "Ulu Hakan" mevzuu da buna dâhil elbette!

Tuhaf günler yaşıyoruz. Zamanın ruhu, gerçeklerle savaşıyorken; Abdülhamid'i tartışıyoruz!

Hani Şair Eşref'in, "Besmele gûş eyleyen şeytan gibi,/ Korkuyorsun höt dese bir ecnebi,/ Padişahım öyle alçaksın ki sen,/ İzzet-i nefsin Arap İzzet[3] gibi!//

Budur tarihçesi Abdülhamid'in:/ Otuz üç yıl bela çektik fakat güç/ Ne lâzım asrına bir başka ta'rif,/ Belâ ebced hesâbıyla otuz üç!" dizelerindeki müstebit padişah...

Ya da muhafazakâr kesimin önde gelen yazarlarından Peyami Safa'nın 6 Mayıs 1956 tarihli Milliyet gazetesindeki Objektif köşesindeki tarifiyle, "Sultan Hamit... Taif'te Mithat Paşa'yı boğduran, Sivas'da İsmail Safa'yı öldüren, daha nice vatan evladını sürdüren ve süründüren, memlekete Avrupa'dan kitap, mecmua ve gazete gelmesini yasak eden, hafiyeliği ve jurnalcılığı rütbe ve makam elde etmenin şartı hâline getiren,"[4] Osmanlı padişahından söz ediyoruz...

Yine Peyami Safa 26 Nisan 1956 tarihli "Ayşe Hanıma Açık Mektup..." başlıklı diğer yazısında şöyle der:

"Osmanlı tarihi, zalim ve müstebid Sultan Hamit için veya Avrupalıların diliyle 'Kızıl Sultan' için, sizler gibi düşünmüyor.

Muhterem pederiniz bir katildir, Ayşe hanım! Hem de bir defa değil, birkaç defa katil! Mithat Paşa'yı Taif'te boğdurmuştur, babam İsmail Safa'yı Sivas'ta öldürmüştür. İki yaşımda yetim kaldığım tarihten beri başıma gelen felâketlerin de müsebbibi haşmetlû ve faziletlû pederindir, Ayşe hanım.

Mithat Paşa'nın da, İsmail Safa'nın da suçu hürriyete inanmaktı."[5]

Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde "muhafazakâr" çevrelerde dahi pek hayırla anılmayan II. Abdülhamid'in diriltici İsa'sı, İslâmcıların "üstadı azamı" Necip Fazıl Kısakürek olmuştur. Ona göre: "II. Abdülhamid, Türkün özünün ve temel varlığının, hakkı gasp edilmiş, mağdur kurtarıcısıdır. Abdülhamid, Tanzimat sonrasındaki Batı'ya kontrolsüz, körü körüne yönelişin karşısında inatla duran, kök ve cevherin müdafaasını son bir gayretle yapan muazzam bir şahsiyettir. Abdülhamid'i anlamak sayesinde yüzlerdeki maskeler düşecek ve onu bir anahtar gibi kullanarak bizi bu karanlık ve şahsiyetsiz ortama getirenlerin içyüzleri ortaya dökülecektir. Abdülhamid hakkında söylenen her olumsuz iddiayı tersine çevirdiğimizde doğruyu bulacağızdır."

Necip Fazıl Kısakürek kuşkusuz gerçeği söylemiyorken; II. Abdülhamid merkezli "tarih şuuru" iddiası veya tarih yazımcılığı sağ/ muhafazakâr/ İslâmcı siyaset ve ideolojinin ürünüdür. Bu ekolün en önde gelen düşünce babası da Necip Fazıl Kısakürek'dir.  Nitekim, bu ekol çerçevesinde yazılanların hemen tümü, Necip Fazıl'ın tarihçilik ile alâkâsı olmayan 'Ulu Hakan'[6] başlıklı yapıtında yazılmış dipnotlarından ibarettir.

Bu ekol zamanında, gerek Cumhuriyetin resmi tarih yazımı, gerek sol tarih yazımı II. Abdülhamid'i yine ideolojik kalıplar içinde "gerici" bir müstebid olarak resmetmesine tepki olarak doğdu ama konu tepkiden fazla olarak, Cumhuriyetin seküler modernleşmesine itirazın sembolü olarak pekişti.

AKP'nin sağ-muhafazakâr-İslâmcı söylemi Abdülhamid ile dönemini Necip Fazıl-Kadir Mısıroğlu popüler-ideolojik tarih yazımı çerçevesinde değerlendirmekte ısrarlıyken; yeni/ yeniden resmi tarih yazımını devreye sokuyor.

* * * * *

"Nasıl" mı?

Örneğin Recep Tayyip Erdoğan, "Sultan Abdülhamid 33 sene gram yer kaybetmeden Osmanlı'yı yönetti" iddiasını yinelediği gibi...

Osmanlı'nın toprak kaybı/ kazancı bizce bir mesele teşkil etmez; ama konuya ilişkin olara Prof. Dr. Mithat Baydur, "Yanlış referans alıyorlar" derken tarihçi Ümit Doğan da ekler: "1.5 milyon kilometrekare toprak kaybedildi!"[7]

Onların tarihinin kaydettiğine göre II. Abdülhamid döneminde bakın neler olmuş?

"Ermeni gailesi"; Yunanistan'ın Girit'e el koyması ve adaya özerklik verilmesi; Yemen isyanları; Makedonya'ya özerklik verilmesi; Bulgaristan ve Bosna-Hersek'e özerklik verilmesi; Sırbistan ve Karadağ'ın bağımsızlık kazanması; 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı); Balkanlar'ın ve Doğu Anadolu'nun Rus işgaline uğraması; 13 Aralık 1877 günü Meclisi Mebusan'ın süresiz tatili; Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın bağımsız devlet olmaları; Bulgaristan Prensliği'nin ortaya çıkması; 1878 Ermeni meselesinin ortaya çıkması; İngiltere'nin Kıbrıs'ı ele geçirmesi; Bosna ve Hersek'in Avusturya-Macaristan tarafından işgal edilmesi; Mısır'ın İngilizler tarafından işgali; Düyunu Umumiye İdaresi'nin kurulması; Tunus'un Fransızlar tarafından işgali; Muharrem Kararnamesi'nin yayımlanması; Doğu Rumeli'nin Bulgaristan tarafından ilhakı; Girit Rumlarının adayı Yunanistan'a bağladıklarını ilan etmesi; 31 Mart isyanı ve hükümet darbesi girişimi...[8]

Özetle Abdülhamid, 33 yıllık saltanatında dış baskılara direnemedi, çok taviz verdi, kilometrelerce toprak kaybetti.

"Abdülhamid döneminde Avrupa devletleri Osmanlı'ya bir şey kabul ettirmek için ordular da göndermiyorlardı. Birkaç savaş gemisinin Osmanlı sularında görülmesi yeterli oluyordu."

Abdülhamid'in "denge politikası" Batılı ülkelerin Osmanlı'dan ne istedilerse almalarını sağladığından, Batılı ülkeler "hasta adamın" bu hasta hâliyle 30 yıl daha yaşamasına izin verdiler.[9]

* * * * *

Bütün Osmanlı padişahları arasında Abdülhamid kadar "tartışmalı" olan yoktur...

II. Abdülhamid'e bakınca sömürge hâline gelmiş, yıkılmanın eşiğinde bir devlet, bağımlılaşma, baskı, savaş, katliam, sansür ve sonrasında cehennemi bir tablo görüyoruz. (Sevenlerinin tam olarak ne gördüğünü ise anlayabilmek zor!)

O, Osmanlı padişahları arasında belki de en çok tartışılan isim. "Despot mu?", "Ulu Hakan mı?", "Kızıl sultan mı?"... Yoksa atfedilen sıfatlardan her birini biraz hak ediyor mu?

Osmanlı düşüyle uyuyanlar, bir gün Osmanlı'nın kudretine ulaşmayı hayal edenler için II. Abdülhamid bir "Ulu Hakan".

Özellikle 1950 sonrası İslâmcı cenahta Abdülhamid sevgisi sürekli arttı. Necip Fazıl'ın bu konuda hakkı teslim edilmeli. Hatta bazı tarikat şeyhlerinin Abdülhamid'ten evliya olarak bahsettiğini görmek mümkün.

Şimdilerde II. Abdülhamidçilik bayrağı AKP'nin elinde dalgalanıyor. GATA'nın adı değiştiriliyor Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi oluyor, mecliste O'nun için sempozyumlar yapılıyor, TBMM Başkanı İsmail Kahraman her fırsatta "Sultanın" örnek kişiliğinden dem vuruyor. AKP'liler "Ulu Hakan"larının meziyetlerini, kişiliğini öve öve bitiremiyorlar, onu Tayyip Erdoğan'la özdeşleştiriyorlar.

Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Abdülhamid'in bizde Meclis açan ilk hükümdar olduğunu hatırlatarak "Ona vefa borcumuz var" diyor. Fakat Meclis'i kapatan da Abdülhamid'di.

Abdülhamid'ten bir kahraman çıkarma fikri Necip Fazıl'ın fikridir. "Süper Mürşit"in birçok fikri gibi bu da sağlam ve nesnel bir temele oturmaz; entelektüel bir muhakeme ve bir muhasebe sonucunda varılmış bir vargı değildir. Necip Fazıl zaten böyle süreçlerin adamı değildi. Gerçek gökyüzünde hava açık, güneş parlıyor olabilir; Necip Fazıl'ın göğünde her zaman stratus bulutları dolaşır, şimşek çakar, yağmur yağar. Bu Kemalistler Abdülhamid'in "kötü adam" olduğunu mu söylüyorlar? O hâlde Abdülhamid iyi adamdır. Hem öyle "iyi adamdır" falan yetmez; "çok iyi adam"dır, onun gibi iyi adam görülmemiştir. O "ulu Hakan'dır" vb.

Çok mu Müslümandı Abdülhamid? Yoo! Bir kere muhafazakâr Osmanlı padişahı. "Ateist" olacak hâli yok. Ama konyağını içer, başka "alafrangalıklar" yapar (bu şimdiki İslâmcı "lider"lerimizin hoşuna gitmeyecek şeyler) bir adamdı. Siyasette güttüğü İslâmcılık tamamen jeo-politik temellere dayanıyordu: "İmparatorluktan kalanı belki İslâm fikriyle ayakta tutarım" umudu (Boşnaklar, Müslüman Arnavutlar, Torbeşler, Pomaklar ve Balkan Türkleri ile bir "set" çekebilme) söz konusuydu.

"Onun İslâmcılığı, özünde imparatorluğu yaşatma çabasıdır. Abdülhamid hilafet ve İslâm siyasetiyle hiç olmazsa Arap ve Arnavutların sadakatini sağlamak ve İslâm dünyasında nüfuz kazanarak İngiltere'ye karşı elini güçlendirmek istedi."[10]

Yani Abdülhamid'in Panislâmcılığı, Panslavizme karşı bir politika olmadığı gibi bütün Müslümanları birleştirmek gibi bir hayal de içermiyordu ve "ayrılıkçı" Müslüman Araplara karşıydı.[11]

Bir yandan da, başlıca tehlikeyi yaratan Britanya, Fransa ve Rusya'nın Müslüman uyruklarını Müslümanların halifesi olarak ayaklandırma tehdidiyle bu ülkeleri nötralize etme stratejisi. Bunlar Abdülhamid'i bir "mücahit" yapmaz.[12]

O nihayetinde ağabeyi 5. Murat'ın birkaç ay süren saltanatına (pek de açık ve inandırıcı olmayan nedenlerle) son verilerek apar topar tahta çıkarılıp; Osmanlı'yı 1876-1909 kesitinde tek başına yöneten padişahtı; 33 yıl boyunca "tek adam" olarak tahtta kalmış, milleti ezmişti.

Yıldız sarayında yaşardı; vesveseli, vehimliydi; muazzam bir hafiye ve jurnalciler örgütü kurmuştu.

Korkuyordu, 33 yıl boyunca İstanbul dışına adımını bile atamadı. Saraydan sadece Beşiktaş camiine cuma namazına gitmek için çıkardı.

Çözülüş ve baskı döneminde yaptıklarını satırbaşlarıyla kısaca sıralayacak olursak:

1876-1878: İlk Osmanlı anayasasının hazırlanması, ilk Millet Meclisi'nin açılması ve ardından her ikisine son verilmesi...

1881: Emperyalizme ekonomik teslimiyetin tepe noktası olan Düyun-u Umumiye'nin kuruluşu...

Balkan isyanları ve ardından 12 Nisan 1877'de Ruslarla savaşta (93 Harbi) bütün Osmanlı tarihinin en ağır sonuçlu yenilgisi...

Bu yenilgiyi belgeleyen Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması (3 Mart 1878)...

Yunanistan'ın Teselya'yı ele geçirmesi... İngiltere'nin Kıbrıs, Fransa'nın Tunus yönetimlerinde egemen olmaları. Mısır'ın kaybı...

Ve başta İstanbul olmak üzere ülkenin her yöresinde tam bir polis devleti kuruluşu. Maaşlı jurnalcilik (ihbarcılık) kurumunun yaratılması... 

Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. Padişahı Sultan II. Abdülhamid 27 Ağustos 1876'dan 27 Nisan 1909'a kadar hüküm sürdüğü 33 yıllık hükümdarlığında ilk Osmanlı Anayasası'nı (23 Aralık 1876) ilan etti. Böylece demokrasi getireceği izlenimi verdi. Sonra anayasa yanlılarını tek tek sürgüne yolladı. 1878'de de anayasayı kaldırıp Meclis'i kapattı!

Sultan II. Abdülhamid'in Yıldız Sarayı ve Selanik'teki sürgün yılları üzerine araştırma yapan Turan Akıncı'nın, 'Sürgün'[13] başlıklı yapıtında de isminde "Han" kelimesi olmadığını öğreniyoruz. 2000'lerdeki hayranları onu "muhteşem" hâle getirmek amacıyla olsa gerek böyle söz etmeyi uygun gördüler: "Sultan Abdülhamid Han Hazretleri!"

Hünkâr 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyeti ilan etti. Aradan on ay geçtikten sonra 27 Nisan 1909'da "demokratik" biçimde saltanatına son verildi. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde Meclis kararıyla indirilen ilk padişah olma şerefine nail oldu. Yetmedi bir de Selanik'e sürgün edildi.

İşte ne olduysa bu sürgün sonrasında oldu. Sultan II. Abdülhamid'in bilinmeyen pek çok özelliği ortaya çıktı. Mesela Sultan çok hayvan sever biriydi!.. Selanik'te yerleştirildiği Allatini Köşkü'nde damak tanına uygun süt temin edilemeyince kısa süre içinde Yıldız Sarayı'ndan iyi cins beş adet inek onun yanına getirildi.

Yıldız Sarayı'nda beslediği ve çok sevdiği kedisi Pamuk da bir süre sonra Selanik'teki yaşama dâhil olunca Sultan'a değişik bir mutluluk vermişti.

Sultan Selanik'te kaldığı 3.5 yıl boyunca hiç sokağa çıkmadı.

II. Abdülhamid'in İslâm dininin gerekleri konusunda da esnek ilkelere sahipti. Padişah'ın özel doktoru Atıf Hüseyin Bey bir gün muayeneye geldiğinde soruyor:

-Efendim bugün nasılsınız?

-Oruçtan dolayı kendimi yorgun hissediyorum.

-Siz bugün oruçlu değilsiniz ki.

-Oruçluyum, şüpheniz mi var?

-Ama kahve içmişsiniz...

-Oruçluyum, kahve içtiğimi kim söyledi?

-Diş etlerinizde kahve telvesi var!

-Evet bugün dayanamadım orucu bozdum.

Konakta görev yapan aşçılardan biri bu konu hakkında daha radikal bilgiler veriyor:

-Bu yeni bir şey değil ki, bizim bildiğimiz on beş yıldır oruç tutmaz!

Turan Akıncı'nın kitabında öyle bilgiler yer alıyor ki, 2000'lerdeki Abdülhamidçilerin onu neden bu kadar çok sevdiğini de anlamak kolaylaşıyor:

"Yıldız Sarayında çok büyük bir israf vardı. Padişah sarayını korumakla görevli Hassa Alayı'nın ve sarayda çalışan dev kadronun masrafı padişaha aitti. Kendi sarayının askerleri çift maaş alırken, devlet memurları ve askerler üç ayda bir maaş alabiliyorlardı!"

Sultan II. Abdülhamid tahta çıkınca devlet yönetimini kökten değiştiriyor. O zamana kadar Osmanlı Devleti Babıali'den sadrazam ve nazırlar tarafından yönetiliyordu. Hünkâr Babıali'nin yetkilerini elinden alıp devleti Yıldız Sarayı'ndan yönetmeye başlıyor.

Sultanın devletten aldığı "hünkâr tahsilatı" harcamalarına yetmeyince yeni kaynaklara ihtiyaç duyuluyor. Bulunuyor da... Boş ve sahipsiz, imara müsait araziler, madenler, maden, limanlar ve rıhtımlar, gemi işletme imtiyazları, elektrik, gaz ve su dağıtım gelirleri padişah hazinesine dahil ediliyor.

Turan Akıncı yukarıdaki bilgileri sıraladıktan sonra şöyle devam ediyor:

"Saray para getiren her şeye el koyuyordu. Bütün bu işler padişah emriyle düzenlenip Emlâk-î Hümayun'a bağlanıyordu!"

Son olarak "minik" bir ayrıntıyı daha: Sultan II. Abdülhamid devlete ait 1 milyon 800 bin altını kendi hazinesine aktarmıştı! Tahttan indirildikten sonra devlet eski padişahın servetine el koyarak mücevherlerini Paris'te haraç mezat satılmasını sağlamıştı.[14]

* * * * *

Devam edersek...

31 Ağustos 1876'da Osmanlı tahtına çıkan II. Abdülhamid, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması'yla 210.000 km2 civarında toprak yitirmişti.

Berlin Antlaşması sonucunda Balkanlar'da 11 milyon kişi Osmanlı yönetiminden koptu. Toprak ve nüfus kopmalarına ek ol göndermekle yükümlü oldukları vergilerden yoksun kalmıştı.

Bu Osmanlı için müthiş bir sorundu...

1876'da tahta çıkan II. Abdülhamid, 5.5 yıl boyunca, dış borçların ödenmesi için sonuç getiren hiçbir eylemde bulunamayıp,[15] 1881'de "Muharrem Kararnamesi" adıyla imzalanan bir kararnameyi onayladı. Kararnamede yer alan ve Düyunu Umumiye İdaresi (Genel Borçlar İdaresi) olarak bilinen "Düyunu Umumiye-i Osmaniye Varidatı Muhassa İdaresi" kurulmuştu; Avrupa sermayesi için imtiyazlar verilmişti. [16] Yani Osmanlı'dan alacaklarını alamayan Avrupa, Düyunu Umumiye İdaresi'ni kurarak vergilere el koymuştu. Bu idare, Osmanlı Maliye Bakanlığı'ndan daha güçlüydü. Maliye Bakanlığı'nda 5 bin memur çalışıyorken burada 8 bin memur görevliydi.

Düyunu Umumiye başlangıçta 2 milyon 258 bin lira tutarındaki geliri kontrol etmekte olan kurum, 1911-12'de 8 milyon 258 bin lirayı kontrol etmekteyken; bütün devlet gelirlerinin yüzde 31.5'i, örgütün kontrolü altındaydı.

Genel Borçlar İdaresi'nin yönetim kurulu, dış borçlara karşılık gösterilen devlet gelirlerini yönetmek ve toplamak görevini üstlenmişti. Bu gelirlerin neler olduğu konusunu da örneklerle açıklayalım: Gelir vergisi geliri, damga vergisi gelirleri, tuz tekeli geliri, alkollü içki gelirleri, bazı vilayetlerin gümrük vergileri gelirleri, bazı illerin aşarları, Ergani bakır madenleri gelirleri, Anadolu ağnamı (Hayvanlar Vergisi) ve daha birçok devlet geliri.

Onun devri aynı zamanda Galata bankerlerinden alınan paralarla, devletin en sağlam gelirlerinin adeta yok pahasına ipotek edilmeye başlandığı dönemdir. Fakat Sultan henüz şehzadeliğinde tanıştığı danışman-tefeciler sayesinde servetini arttırarak, Osmanlı Bankası ile birlikte Deutsche Bank, Swissbank, Kredi Lione isimli yabancı bankalarda tutardı.

Uzatmak yerine Necip Fazıl Kısakürek'in, "... 'Üstat' doğru söylüyor. "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır..." sözünü anımsatalım; çakma tarihin ikiyüzlülüğüne, yalanına...

Evet Thomas Stearns Eliot'un, "Hikâyelerin çoğu yalan doludur!" ifadesindeki üzeredir Abdülhamid gerçeği de...

Ancak Miguel de Unamuno'nun, "Düşünmek kuşkulanmaktır, kuşkulanmaktan başka bir şey değildir. İnsan kuşkulanmadan inanabilir, bilebilir, düşleyebilir; ne inanç, ne bilgi ne de imgelem için kuşku gerekir; hatta kuşku bunları yok eder; ama kuşkulanmadan düşünmek olanaksızdır. İnancı, bilgiyi ve statik, dingin, ölü olan her şeyi dinamik, tedirgin ve dipdiri düşünceye dönüştüren kuşkudur," ifadesindeki üzere farkında olanlar için tarih, TRT'nin 'Payitaht' dizisindeki kurmaca değildir...

Tam da bunun için "Gerçek yaşamı fethetmek için, önyargılara, basmakalıp düşüncelere, kör itaate, keyfi gelenek göreneklere ve sınırsız rekabete karşı mücadele etmek gerekir."[17]

 

18 Temmuz 2023, 12:52:45, Çeşme Köyü.

 

N O T L A R

[*] Görüş, Ağustos 2023...

[1] Jordan Maxwell.

[2] Tayfun Atay, "Hangi Abdülhamid?", Cumhuriyet, 3 Şubat 2017, s.6.

[3] Arap lakaplı İzzet, dönemin istihbarat teşkilâtının başındaki zorbaydı.

[4] Mine G. Kırıkkanat, "Abdülhamid mi Dediniz? Varan İki...", Cumhuriyet, 26 Haziran 2022, s.10.

[5] Mine G. Kırıkkanati, "Abdülhamid mi Dediniz?", Cumhuriyet, 19 Haziran 2022, s.10.

[6] Necip Fazıl Kısakürek, Ulu Hakan 2. Abdülhamid Han, Büyük Doğu Yay., 1977

[7] Çağdaş Bayraktar, "AKP, Tarihi Çarpıtıyor", Cumhuriyet, 28 Eylül 2022, s.6.

[8] Özdemir İnce, "Üçüncü Abdülhamid Dönemi", Cumhuriyet, 27 Mayıs 2022, s.3.

[9] Sinan Meydan, "Abdülhamid Siyasetiyle Vatan Kurtulmaz", Sözcü, 30 Mayıs 2022, s.2.

[10] Taha Akyol, "Abdülhamid"... http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/abdulhamid_40229316

[11] Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, YKY, 2018, s.364.

[12] Murat Belge, "Abdülhamid Hastanesi"... http://t24.com.tr/yazarlar/murat-belge/abdulhamit-hastanesi,15336

[13] Turan Akıncı, Sürgün II. Abdülhamid'in Yıldız Sarayı Yılları ve Selanik Sürgünü, Remzi Kitabevi, 2018.

[14] Nazım Alpman, "Muhteşem Abdülhamid!", Birgün, 15 Eylül 2022, s.6.

[15] 1854'te Sultan Abdülaziz döneminde patlak veren Kırım Savaşı, ekonomik olarak ağır kayıpların yaşanmasına, sonuçta ödenmesi büyük zorluklar yaratacak dış borçların alınmasına neden olmuştu.

1875'e gelindiğinde, bütçe geliri 25 milyon lira olduğu hâlde, ödenmesi gereken dış borç taksiti 12 milyon lira, dalgalı dış borç tutarı 17 milyon liraydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun 1875 gelirleri o yıl ödenecek dış borçlara yetmemişti. 6 Ekim 1875'te yayımlanan bir genelgeyle iflas durumu resmen açıklanmış, yabancı elçilere duyurulmuştu.

Doğan Avcıoğlu'nun 'Türkiye'nin Düzeni-Dün Bugün Yarın'da (Kırmızı Kedi Yay., 2015) ifade etti gibi, 1875'e kadar sürdürülen ilk borçlanma çılgınlığı sermayedar ve aracılar için çok kârlı olmuştur. Osmanlı cephesinden ise 100 borçlanılmakta ama ele 50 geçmekteydi.

Peki alınan paralar nereye gidiyordu?

Prof. Refii Şükrü Suvla alınan kredilerin 5/6'sının tüketime gittiğini, ancak 1/5'inin Anadolu - Bağdat, Soma - Bandırma demiryolları ve Konya Ovası sulaması ile rıhtım ve tersaneler gibi, üretim faaliyetlerine yatırıldığını söylemektedir

[16] Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, YKY, 2018, s.364-365.

[17] Alain Badiou, Gerçek Yaşam (Gençliği Yoldan Çıkarmaya Yönelik Bir Çağrı), çev: Işık Ergüden, Sel Yay., 2017, s.18.

  Bu yazı 5103 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 38 33 2 3 92 26 102 +66
2 Fenerbahçe 38 31 1 6 99 31 99 +68
3 Trabzonspor 38 21 13 4 69 50 67 +19
4 Başakşehir FK 38 18 13 7 57 43 61 +14
5 Kasımpaşa 38 16 14 8 62 65 56 -3
6 Beşiktaş 38 16 14 8 52 47 56 +5
7 Sivasspor 38 14 12 12 47 54 54 -7
8 Alanyaspor 38 12 10 16 53 50 52 +3
9 Çaykur Rizespor 38 14 16 8 48 58 50 -10
10 Antalyaspor 38 12 13 13 44 49 49 -5
11 Gaziantep FK 38 12 18 8 50 57 44 -7
12 Adana Demirspor 38 10 14 14 54 61 44 -7
13 Samsunspor 38 11 17 10 42 52 43 -10
14 Kayserispor 38 11 15 12 44 57 42 -13
15 Hatayspor 38 9 15 14 45 52 41 -7
16 Konyaspor 38 9 15 14 40 53 41 -13
17 MKE Ankaragücü 38 8 14 16 46 52 40 -6
18 Fatih Karagümrük 38 10 18 10 49 52 40 -3
19 Pendikspor 38 9 19 10 42 73 37 -31
20 İstanbulspor 38 4 27 7 27 80 16 -53
Takım O G M B A Y P AV
1 Eyüpspor 34 24 7 3 77 31 75 +46
2 Göztepe 34 21 6 7 60 20 70 +40
3 Sakaryaspor 34 17 8 9 50 35 60 +15
4 Bodrumspor 34 15 7 12 43 22 57 +21
5 Çorum FK 34 16 10 8 55 36 56 +19
6 Kocaelispor 34 16 11 7 48 41 55 +7
7 Boluspor 34 15 11 8 33 35 53 -2
8 Gençlerbirliği 34 13 9 12 39 33 51 +6
9 Bandırmaspor 34 13 10 11 49 32 50 +17
10 Erzurumspor FK 34 12 11 11 30 34 44 -4
11 Ümraniyespor 34 12 15 7 40 47 43 -7
12 Manisa FK 34 9 12 13 40 40 40 0
13 Keçiörengücü 34 10 14 10 34 43 40 -9
14 Adanaspor 34 11 17 6 28 45 39 -17
15 Şanlıurfaspor 34 9 14 11 32 37 38 -5
16 Tuzlaspor 34 9 14 11 35 47 38 -12
17 Altay 34 5 25 4 16 76 10 -60
18 Giresunspor 34 2 28 4 16 71 7 -55
Takım O G M B A Y P AV
1 Esenler Erokspor 36 26 5 5 83 29 83 +54
2 Van Spor FK 36 24 6 6 63 37 75 +26
3 Bucaspor 1928 36 21 5 10 54 25 73 +29
4 1461 Trabzon FK 36 21 6 9 71 39 72 +32
5 Ankaraspor 36 15 8 13 45 35 58 +10
6 Yeni Mersin İdman Yurdu 36 16 10 10 50 36 58 +14
7 Beyoğlu Yeniçarşıspor 36 15 14 7 47 38 52 +9
8 Karacabey Belediye Spor 36 13 11 12 43 37 51 +6
9 Ankara Demirspor 36 15 16 5 43 46 50 -3
10 Diyarbekir Spor 36 12 15 9 39 41 45 -2
11 Kırklarelispor 36 11 14 11 33 41 44 -8
12 Altınordu 36 10 13 13 45 39 43 +6
13 Hes İlaç Afyonspor 36 10 14 12 25 38 42 -13
14 Serik Belediyespor 36 10 16 10 29 45 40 -16
15 Nazilli Belediyespor 36 11 16 9 38 57 39 -19
16 Zonguldak Kömürspor 36 11 17 8 41 57 38 -16
17 Kırşehir Futbol SK 36 5 23 8 38 76 23 -38
18 Bursaspor 36 6 22 8 28 64 23 -36
19 Adıyaman FK 36 4 25 7 28 63 19 -35
Takım O G M B A Y P AV
1 Kepezspor FAŞ 28 22 2 4 67 18 70 +49
2 Aliağa Futbol A.Ş. 28 19 0 9 60 18 66 +42
3 Ayvalıkgücü Belediyespor 28 15 6 7 40 25 52 +15
4 52 Orduspor FK 28 14 7 7 40 28 49 +12
5 İnegöl Kafkas GK 28 13 7 8 37 30 47 +7
6 Edirnespor 28 13 10 5 45 28 44 +17
7 Mardin 1969 Spor 28 12 11 5 40 34 41 +6
8 K.Çekmece Sinopspor 28 10 10 8 41 31 38 +10
9 Karabük İdmanyurdu Spor 28 10 13 5 27 44 35 -17
10 Artvin Hopaspor 28 9 12 7 33 29 34 +4
11 Talasgücü Belediyespor 28 10 14 4 34 45 34 -11
12 Kırıkkalegücü FK 28 8 15 5 31 42 29 -11
13 Gümüşhanespor 28 4 14 10 25 49 22 -24
14 Malatya Arguvanspor 28 3 21 4 21 57 13 -36
15 Tarsus İdman Yurdu 28 2 22 4 20 83 10 -63
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 09/08/2024 Galatasaray vs Hatayspor
 10/08/2024 Kasımpaşa vs Konyaspor
 10/08/2024 Antalyaspor vs Göztepe
 10/08/2024 Fenerbahçe vs Adana Demirspor
 11/08/2024 Sivasspor vs Trabzonspor
 11/08/2024 Alanyaspor vs Eyüpspor
 11/08/2024 Samsunspor vs Beşiktaş
 12/08/2024 Bodrum FK vs Gaziantep FK
 12/08/2024 Çaykur Rizespor vs Başakşehir FK
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 11/08/2024 Adanaspor vs Esenler Erokspor
 11/08/2024 Bandırmaspor vs Erzurumspor FK
 11/08/2024 Boluspor vs Iğdır FK
 11/08/2024 Fatih Karagümrük vs Amed SK
 11/08/2024 İstanbulspor vs Manisa FK
 11/08/2024 Kocaelispor vs Gençlerbirliği
 11/08/2024 MKE Ankaragücü vs Şanlıurfaspor
 11/08/2024 Sakaryaspor vs Keçiörengücü
 11/08/2024 Ümraniyespor vs Çorum FK
 11/08/2024 Yeni Malatyaspor vs Pendikspor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 27/04/2024 Malatya Arguvanspor 3 - 4 Talasgücü Belediyespor
 27/04/2024 Gümüşhanespor 2 - 4 Kepezspor FAŞ
 27/04/2024 Artvin Hopaspor 0 - 1 52 Orduspor FK
 27/04/2024 Mardin 1969 Spor 4 - 2 İnegöl Kafkas GK
 27/04/2024 Tarsus İdman Yurdu 1 - 1 Karabük İdmanyurdu Spor
 27/04/2024 Ayvalıkgücü Belediyespor 1 - 0 Edirnespor
 27/04/2024 Aliağa Futbol A.Ş. 6 - 3 Kırıkkalegücü FK
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
ŞANS OYUNLARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI