Sibel ÖZBUDUN

KRİZİN "KADIN HÂLİ" VE KADIN MÜCADELESİ[1]

Sibel ÖZBUDUN
  08-03-2024 10:31:00

SİBEL ÖZBUDUN

 

"Kadınların emeğini kapitalistler için çekici kılan,

Yalnızca daha düşük ücretli olması değil, aynı zamanda

Kadınların daha itaatkâr olmalarıdır."[2]

 

Farkında mısınız, biz kadınlar, son zamanlarda krizden daha az söz eder olduk... Arşivleri bir karıştırın, 2001, 2009 ve en son da pandemi dönemi 2020'de krizin kadınlar üzerindeki etkisi üzerine tartışmalar dolduruyordu gazete-dergi sayfalarını, ekranları, sosyal medyayı ve salonları. Sendikaların, kadın örgütlerinin başlıca gündem konusu buydu... Covid-19 pandemisinin sonu ilan edildikten sonra bu tartışmalar duruldu, kriz adeta gündemden düştü.

Peki, bitti mi? Bu sorunun yanıtını vermek için ekonomi uzmanı, borsa simsarı, yatırım danışmanı filan olmanıza gerek yok. Geçen hafta gittiğiniz marketteki ya da çıktığınız pazardaki fiyatlarla bu haftakileri kıyaslamanız, geçen aya kadar satın alıp da bu ay almaktan vazgeçtiğiniz gereksinimlerinizi hatırlamanız yeterli...

Hayır, kriz bitmedi. Kronikleşti... 2000'li yılların başından bu yana, kapitalist metropollerin 1970'lerin krizini atlatabilmek için giriştikleri "model değişikliği"nin, yani neoliberal ekonominin onmaz, geri dönüşsüz krizinin içinde yaşıyoruz. Bu nedenle belki alıştık, belki "krizsiz günler"in neye benzediğini unuttuk... Ya da korku filmi bağımlıları gibi, korkmak için bir öncekinden daha dehşetli, daha ürkütücü sahneyi bekliyoruz...

"Geri dönüşsüz" dedim, gerçekten de içinde debelendiğimiz kriz, artık sistemin kendini restore edebileceği boyutları aştı. Bunun en önemli nedeni, yalnızca iktisadî/malî olmaması. Neoliberal ekonominin frensiz talan mantığının itimiyle mevcut hâl,  yaşamımızın farklı veçhelerindeki krizleri tetikleyip onlarla örtüşerek bir "uygarlık krizi"ne dönüştü. Artık "normalleşme" mümkün gözükmüyor. Ve üst üste düşen iktisadî/malî, sosyal/beşeri, siyasal ve ekolojik -krizler kapitalist sistemin kendini onarma yetisini dumura uğratıp daha da saldırganlaşmasına yol açarken, kadınların yaşamlarını da derinden sarsıyor.

O zaman gelin,  bu dört veçheli krizin coğrafyamızda kadınların yaşamlarında ne gibi etkilere yol açtığını kısaca da olsa, irdeleyelim.

İKTİSADÎ/MALÎ KRİZ

İktisadî/malî krizlerin kadın emekçiler üzerinde (Janus heykeli misali) çifte etkisi olduğu yıllardır söyleniyor. Bunlardan ilki, kadınların kitlesel olarak hane-dışı üretime çekildiği "sanayi devrimi"nden bu yana geçerli: "yedek işgücü" olarak görülen kadınlar, kriz zamanlarında evin esas "ekmek getiricisi"ne yol verip, yeniden üretim maliyetlerini düşürmek üzere yine işten çıkartılıyorlar.

Ancak son dönemlerde bunun tersi bir eğilimin devreye girdiğini gözlemliyoruz. Kadın emekçilerin daha ucuza, daha uzun süreler çalışmaya razı olup aynı zamanda yeniden üretim "işlerini" de bedelsiz olarak üstlenmeye yatkın olduğunu sezinleyen patronlar, kriz dönemlerinde kadın işçi istihdamına yönelmeyi tercih eder gözüküyor. Nitekim Türkiye'nin en "güvenilir" (?!!) kurumlarından biri olan TÜİK'in verileri de bütün ihtiyat payına rağmen, bu eğilimi doğruluyor. Bu verilere göre Türkiye'de erkek işsizliği oranı Aralık 2022'de % 8.2 iken Aralık 2023'de % 7.1'e düşmüş gözüküyor. Erkek işsizliğinde 1 yıllık gerileme oranı: % 1.1. Buna karşılık Aralık 2022'de % 14.4 olan kadın işsizliği, Aralık 2023'de yüzde 12'ye gerilemiş. Gerileme oranı: % 2.4. Bir başka deyişle patronlar, işe almada kadınları tercih etmiş...[3]

Sizce neden? Patronlar kadınların "güçlendirilmesi" gerektiğine inanıp buna katkıda mı bulunmak istiyorlar? Yoksa tarihsel işbölümü içinde kadınların itaatkâr, uysal, konsantrasyon yetisi yüksek, dikkatli ve de en önemlisi, talepkârlık düzeyi düşük olması nedeniyle mi, yani kâr marjlarını korumak ya da yükseltmek için mi tercih ediyorlar onları? Öyle ya, geleneksel işbölümü kadınlara, çalışıyor da olsalar, esas görevlerinin eve, çoluğa-çocuğa bakmak olduğunu belletmiştir. Bu nedenle de kendilerini genellikle esas ekmek getiren olarak görmezler. Zorunluluklar nedeniyle çalışıyorlardır, güçlükler atlatıldığında eve dönme hayaliyle... Kendilerini "geçici işçi" olarak algılamaktan vazgeçemezler bir türlü. 

Bildiğimiz bir şey daha var: Pandemi sürecinde hizmet sektöründe yaygınlaşan "evden çalışma modelini" patronlar çok sevdi. (Hemen ekleyelim; "evde çalışma" özellikle taşra KOBİ'lerinin tercih ettiği bir model olarak pandemiden önce üretim sektöründe yaygın olarak uygulanıyordu: özellikle tekstil sektöründe, parça başı çalışma olarak...) Sevmekte kendi açılarından haklılar da: personelin yemek, ulaşım, aydınlatma, ısınma, hatta tuvalet giderlerini kendisine yükleyip tasarruf edebiliyor, üstelik de böylelikle işyerindeki örgütlenme, grev, iş yavaşlatma, protesto gibi "nifak unsurlarından kaçınabiliyorsunuz. TÜSİAD'ın, TÜRKONFED'in, TİSK'in, MÜSİAD'ın evde(n) çalışmaya, ya da bir diğer adıyla "esnek çalışma"ya övgüler yağdırması boşuna değil.

Peki "evde(n) çalışma"yı en çok kimler gerçekleştiriyor? Doğru tahmin ettiniz, yine kadınlar... Öyle ki, resmi kaynaklar "esnek çalışma" [yani part time, geçici, evde(n)... bir başka deyişle düşük ücretli, güvencesiz, izole...] modelleri sayesinde kadın istihdamının arttığını bildiriyor; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da (düşünün, Çalışma bakanı bile değil!)  "kadınların ev ve iş hayatı arasında tercih yapmak durumunda kalmaması için" esnek ve uzaktan çalışma, hibrit çalışma modelleri üzerinde durduklarını müjdeliyor!

Bu "müjde" bizi iktisadi krizin kadınlar üzerindeki ikinci yüküne getiriyor. Ev işleri, yani yeniden üretim faaliyetlerinin hemen tümüyle kadınların sırtına yıkılması... Krizde işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, dar gelirlilerin alım güçleri daha da düşer. Daralan bütçeyle evi idare etmek, indirimli ürünleri, pazarın ucuz saatlerini kollamak, belki çöpleri karıştırmak, sökükleri dikmek, eski giysileri bollaştırıp onarmak, evdeki yaşlılara, hastalara bakmak, makarna, yumurta, tarhanayla mucizeler yaratmak, Halk Ekmeklerde kuyruk beklemek, evde yalnızken ısıtıcıyı kapatmak, ek gelir için evlere temizliğe gitmek, çorap, bere, atkı örmek... onlara düşer. Bir işte çalışsalar da çalışmasalar da...

Yani kadınlar kapitalizm için çalışsalar da çalışmasalar da "üretim maliyetini düşürücü unsurlardır"... Ucuz, örgütsüz işçilikleri ve bilabedel gördükleri ev işleriyle...[4]

Bu durum kadınlara değer katmaz. Tam tersine, değersizleştirir. Bu "değersizlik"in temelinde kadınlarla erkekler arasındaki tarihsel "hiyerarşi" vardır, hiç kuşkusuz. Erkek çocuk doğduğunda bayram eden, kız doğduğunda yasa bürünen, kız çocukları "babaya itaat, kocaya hizmet" zihniyetiyle yetiştiren, bu coğrafyada yaşayan kadınların yarıya yakınının koca eline bakıyor olmasından beslenen, bekâret zarı takıntılı bir hiyerarşi...

SOSYAL/BEŞERÎ KRİZ

Ancak kadınların yaşadığı ve giderek bir korku filmini çağrıştıran kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet sarmalı, yalnızca bu "geleneksel" hiyerarşiyle ilgili değil. Aynı zamanda, genel bir değer yitimine yol açan "sosyal/beşerî kriz"in bir sonucu... Kabul etmeli ki 1980'li yıllardaki neoliberal birikim rejimine geçiş, bu ülkede kapsamlı bir "değer altüstlüğü"nü tetikledi. "İyilik yap, denize at...", "Ne verirsen elinle, o gider seninle", "alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar", vb. atasözlerinde tezahür eden alçakgönüllülük, paylaşımcılık ethosu, kısa sürede "kafayı kullan, köşeyi dön", "altta kalanın canı çıksın", "gemisini kurtaran kaptan"cılığa dönüştü.

Ülke içi gelir bölüşümündeki uçurum açıldıkça ve birilerinin servetine servet katmasının ancak yığınların yoksullaşmasıyla mümkün olacağının bilince çıkmasıyla birlikte, yeni bireyci ethos, bir insanî çürüme/yozlaşmaya tahvil olacaktı. Empati yerini kibirli bir benmerkezciliğe, acıma duygusu sadizme, okumaya, ilme duyulan saygı hoyrat bir cehalet güzellemesine dönüşürken, toplumun yeni rol modelleri, ne idüğü belirsiz "tiktok fenomenleri" olacaktı...

Bu sosyal/beşerî krizden kadınların payına düşen ise, giderek ağırlaşan, önü alın(a)mayan ve her gün en az bir kadının hayatına mal olan şiddet oldu.  Ve tabii kadınların bedenlerini metalaştıran fuhuş ve porno sektörlerinin vardığı boyut... Eğer bugün depremzede kız çocuklarının Jeffery Epstein'ın pornografik adasında milyarderlere, politikacılara, ünlülere ikram edilmek üzere kaçırılmış olma ihtimalini konuşuyor isek eğer ve dünya yıkılmıyorsa, bu, değersizleşmenin vardığı boyutları bize göstermektedir.

SAL KRİZ

"Sosyal/beşerî kriz", bir yönüyle malî/iktisadî krizin getirisiyse, bir yanıyla da siyasal krizle bağlantılı. Küresel kapitalist sistemde parlamenter demokrasilerin bir simülasyona dönüşmesi ve yeni-faşizmin yükselişiyle tezahür eden siyasal krize, Türkiye'de egemen sınıfın "kabuk değiştirmesi" eklemleniyor. Taşra kökenli Anadolu Kaplanları'nın "laik" Marmara Baronları'nı tahtta indirmek için giriştikleri kıran kırana mücadeleden söz ediyorum. Akit yazarı Sinan Burhan'ın, sermayenin el değiştirme sürecine değgin "itiraf"ından okuyalım:

"Şöyle 20 yıl geriye doğru bir gidelim... 

Türkiye ne hâldeydi ne hâle geldi... Kendini dindar hisseden, mağdur hisseden insanımız bugün özgürlüğe ve konfora kavuştu. 

 28 Şubat sürecinde Refah Partisi kapatıldı, hükümet devrildi, başörtüsü yasaklandı, imam hatip okulları kapatıldı, devlet daireleri dindarlara kapatıldı. Dindarlar öksüz, dindarlar yetim; dindarlar Necip Fazıl'ın deyimiyle paryaydı. Ekonomik olarak Beyaz Türkler ülkeyi idare ediyordu. Boğaz'da yaşayanların ülkesiydi, bir elleri yağda bir elleri baldaydı, garip guraba umurlarında değildi.  (...)

Bu ülkede Beyaz Türklerin çocukları diplomat oldu, vali oldu, emniyet müdürü oldu, büyükelçi oldu, gazeteci oldu; Anadolu çocukları işe işçi oldu, şoför oldu, ırgat oldu... Ne zaman ki Erdoğan iktidara geldi; insanın kaderi değişti, fakir fukaranın kaderi değişti, Boğaz'daki bir avuç elite karşı doğru insanın önü açıldı. Anadolu insanı bakan oldu, milletvekili oldu, büyükelçi oldu.. Anadolu insanının cebi para gördü, Anadolu insanı tatil yapmaya başladı. Bunları kim yaptı!? Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Başörtülü öğrenciler üniversiteye giremedi, Erdoğan önlerini açtı. Başörtülü polis var, başörtülü asker var. Bunlar hayaldi gerçek oldu.  

Nankörlük yapmayın gerçekleri görün. Daha düne kadar adam yerine konulmayan insanlar bugün Erdoğan'ı eleştiriyorlar. Erdoğan Anadolu insanının zincirlerini kırdı, Anadolu insanlarını mahkûmiyetten, esaretten kurtardı. Siz de yapabilirsiniz, ayağa kalkın dedi. Başörtülü kardeşlerimiz askeri tesislere giremezdi daha düne kadar. Cumhurbaşkanının eşi GATA'ya giremiyordu.

Erdoğan bu engellerin hepsini kaldırdı, Türkiye'yi demokratikleştirdi, Türkiye'yi bir avuç azınlıktan kurtardı, Türkiye'yi diktatörlerden, zalimlerden kurtardı. Erdoğan'ın kıymetini bilmek lazım. 

Efendim hırsızlık yapanlar varmış, yolsuzluk yapanlar varmış! Hırsızlık yapar, yolsuzluk yapar suçlu Erdoğan! 

Ne yapacak adam günah dinlemiyorsa, hukuk dinlemiyorsa? Herkesin vebali kendi boynuna. Erdoğan her birinin vicdan bekçisi olacak değil ya!"[5] 

Çok açık, değil mi? Sinan Burhan "Tayyip Erdoğan Boğaz'dan ülkeyi idare eden (seküler/Batıcı) elitlerin yerine Anadolu insanını (İslâmcıları) geçirdi; bununla da kalmadı, kamu görevlerini İslâmcılara açtı; yeni biçimlenen siyasal İslâmcı egemen sınıfa payanda olacak bir İslâmcı orta sınıf yarattı. (Kamu görevlerinin AKP üyeleri, cemaatler ve İmam-Hatip çıkışlılar arasında pay edildiği unutulmamalı!) Bunlar olurken bir miktar yolsuzluk, hırsızlık da olmuş, e o kadarını da idare ediverin artık..." diyor.

Şöyle söyleyeyim, 2002'den bu yana hükümet olan AKP eliyle sürdürülen bu mücadele, toplumda muhafazakârlaşma/İslâmcılaşma yönelimli bir dönüşümü gerçekleştirme uğraşıyla atbaşı gidiyor. Toplum, İslâm referanslı bir iktidar eliyle, Batıya dönük seküler bir yönelimden, Ortadoğu'ya dönük İslâmi bir yönelime geçişi hedefleyen bir "toplum mühendisliği"ne zorlanıyor.

Bu "toplum mühendisliği"nin kadınlar açısından ağır bir bedeli var. "İslâmcılaşma" esas olarak kadınların bedenleri ve yaşamları üzerinden yürütülüyor. Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi, boşanmanın güçleştirilmesi, nafakanın sınırlandırılması hedefli tartışmalar, kürtajın fiilen olanaksızlaştırılması, toplum üzerindeki "ahlâk cenderesi" daraltılırken kadınların giysilerini, kamusal alanda boy göstermelerini, özel yaşamlarını hedef alan bir "namus bekçiliği"nin devreye sokulması, özgürlük peşindeki, mücadeleci kadınlara karşı "misogyn" (=kadın düşmanı) bir nefret dilinin kışkırtılması... bu bedele içkin...

EKOLOJİK KRİZ

Ve nihayet, günümüz kapitalizminin, yeryüzü kaynaklarını büyük bir hızla ve geri dönüşsüz biçimde tüketmesi, mevcut kriz dinamiklerine ciddi bir ekolojik boyutun da eklenmesine yol açtı. Tarımda, örneğin, iklim değişikliğinden kaynaklanan büyük verim kaybı yaşanıyor. 2021 yılı için yalnızca buğday rekoltesinde % 50'ye varan bir düşüşten söz ediliyor. Bu, bir yönüyle kırsal çöküş,  diğer yönüyle ise açlık anlamına gelmekte... BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)'nün 2023 tarihli raporuna göre dünya nüfusunun üçte bire yakını, iklim değişikliği, çatışmalar ve salgın hastalıklar yüzünden gıda erişiminden mahrum kaldı. 691 ila 783 milyon insanın açlıkla karşı karşıya... FAO, gıda krizine bağlı olarak, her gün 1,6 milyon kişinin güvenli olmayan gıdalar sonucu hastalandığını ifade ediyor. Aynı rapora göre, 3.1 milyardan fazla insan da yeterli beslenememekte...[6]

Ülkemizde 2 milyona yakın kadının tarımda çalıştığı düşünüldüğünde, kırsal çöküşün; beslenmenin geleneksel olarak bir kadın işi olduğu düşünüldüğündeyse, açlık tehlikesinin doğrudan birer kadın sorunu olduğu, görülecektir. Kadınlar, kırsalın çöküşünün de, açlık tehdidinin de, ekolojik felaketlerin yol açtığı göçlerin de birinci elden mağdurlarıdır.

NİHAYET

Tüm bunlar neyi mi anlatıyor? Öncelikle kadınların yaşadıklarının ve çektiklerinin iktisadi-siyasal ve toplumsal sistemden yalıtarak ele almanın mümkün olmadığını... Kadınlık durumunun sistemdeki kırılmalardan etkilendiğini... Dahası, aynı zamanda ataerkil işbölümünün kendilerini yerleştirdiği kırılgan konum nedeniyle kadınların erkeklerden farklı biçimlerde ve fazlasıyla etkilendiklerini... Yani kapitalizmin ve onun krizinin bir "kadın hâli"nden söz etmek gerektiğini... Ve nihayet, çürüyen ve çürüten bir sistem (kapitalizm) içerisinde kadın mücadelelerinin kadim hedefi eşitliğe ulaşmanın mümkün olmadığını...

Bu nedenledir ki, kadınların eşitlik savaşımları, artık baştan başa bir kriz rejimine dönüşen kapitalist sistemi hedef almadıkça, ancak kısmî, geçici ve palyatif başarılara ulaşabilecektir. Kadınlar mevzi kaybettikçe daha geri konumlara razı oluyor, daha azla yetinmeye alış(tırıl)ıyorlar. Örneğin, çalışma hayatının yanı sıra ev işlerini de tek başına yüklenmek zorunda olan bir kadın, zamanını dilediği gibi kullanabileceği yanılsamasıyla, "evde(n) çalışma" seçeneğini bir kurtuluş olarak görebiliyor... Aile bütçesini denkleştirebilmek için çırpınan bir kadına verilen sadaka mahiyetindeki destekler (evde bakım ödeneği, evlenme ödeneği, doğum yardımı, "cep harçlığı", dulluk yardımı...) karşılığını "Allah devlete zeval vermesin" minnettarlığında buluyor... Yoksulluk ve kör şiddet sokağa hâkim olduğunda, başını sokacak bir yuva ve içkisi-kumarı olmayan bir koca, "bulunmaz Hint kumaşı" oluveriyor... Böylesi bir zeminde biçimlenen asgari beklenti düzlemi, kadınların elde ettiği her türlü kazanımı kırılganlaştırıp, geri alınabilir kılmakta.

O zaman, kadın mücadelesi, kendini asla sınıf mücadelesinden ayırmaksızın, çalışıyor olsun-olmasın emekçi kadınları saflarına katmayı hedefleyerek sürdürülmelidir. Örgütlenme alanları fabrikalarda, atölyelerde, bürolarda, tarlalarda çalışan, evlere temizliğe giden, evde(n) çalışan, işsiz kadınlar, küçük dükkânlarını çevirmeye çalışan esnaf kadınlar, ev kadınları, okuyan, iş arayan genç kadınlar... yani yaşayabilmek, geçinebilmek için uğraş vermek zorunda olan tüm kadınlardır.

 Ve hedef, kadınların sorunlarını çözmek değil, bu sorunları dile getirmek, taleplere dönüştürmek ve kadınları kendi sorunlarını çözme konusunda kararlı, ısrarlı, kolektif davranmayı ve paylaşmayı bilen mücadele öznelerine dönüştürebilmektir...

 

N O T L A R

[1] Sosyalist Kadın Hareketi'nin 25 Şubat 2024 tarihinde İstanbul'da düzenlediği "Kadınlar: Yetti Artık!" başlıklı forumda yapılan sunum... Kaldıraç Dergi, No:272, Mart 2024...

[2] Clara Zetkin.

[3] Belirtmeden geçmeyeyim, TÜİK'in açıkladığı, "dar tanımlı" işsizlik oranları... Bir başka deyişle TÜİK, iş bulmaktan umudunu keserek iş aramayı bırakmış olanları, ya da geçici, eksik zamanlı çalışanları, mevsimlik işçileri vb. "işsiz" saymıyor. Bunlar da katıldığında, geniş tanımlı işsiz oranının % 24.7'yi bulduğunu görüyoruz. Bu oran erkeklerde % 19.7'de seyrederken, kadınlarda yüzde 33.2'ye çıkıyor. ("Gerçek TÜİK rakamlarının üç katı: Bir ayda bir milyon kişi işsiz kaldı", Birgün, https://www.birgun.net/haber/gercek-tuik-rakamlarinin-uc-kati-bir-ayda-1-milyon-kisi-issiz-kaldi-506138)

[4] Unutmayalım, bu ülkede 33 milyon küsur 15 yaş üstü kadının 14.7 milyonu, yani yarıya yakını "ev kadını" (işsizlik istatistiklerinde adı olmayan) "ev kadını"dır.

[5] Sinan Burhan, "Erdoğan Daha Ne Yapsın Nankörler!", Yeni Akit, 11 Şubat 2024. https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sinan-burhan/erdogan-daha-ne-yapsin-nankorler-44523.html

[6] Aslı Atakan, "Büyük Gıda Krizi Kapıda: İklim Değişikliği ve Savaşlar Milyonlarca Kişiyi Aç Bırakacak", İklim Haber, 14 Ağustos 2023, https://www.iklimhaber.org/buyuk-gida-krizi-kapida-iklim-degisikligi-ve-savaslar-milyonlarca-kisiyi-ac-birakacak/.

 

 

 

  Bu yazı 7600 defa okunmuştur.

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP

Bu Yazı'ya ilk yorum yapan siz olun.

  FACEBOOK YORUM

Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

  BİZİ TAKİP EDİN

  • ÇOK OKUNANLAR

      SON YORUMLAR

    PUAN DURUMU

    Takım O G M B A Y P AV
    1 Galatasaray 36 30 1 5 91 31 95 +60
    2 Fenerbahçe 36 26 4 6 90 39 84 +51
    3 Samsunspor 36 19 10 7 55 41 64 +14
    4 Beşiktaş 36 17 8 11 59 36 62 +23
    5 Başakşehir FK 36 16 14 6 60 56 54 +4
    6 Eyüpspor 36 15 13 8 52 47 53 +5
    7 Trabzonspor 36 13 11 12 58 45 51 +13
    8 Göztepe 36 13 12 11 59 50 50 +9
    9 Çaykur Rizespor 36 15 17 4 52 58 49 -6
    10 Kasımpaşa 36 11 11 14 62 63 47 -1
    11 Konyaspor 36 13 16 7 45 50 46 -5
    12 Alanyaspor 36 12 15 9 43 50 45 -7
    13 Kayserispor 36 11 13 12 45 57 45 -12
    14 Gaziantep FK 36 12 15 9 45 50 45 -5
    15 Antalyaspor 36 12 16 8 37 62 44 -25
    16 Bodrum FK 36 9 17 10 26 43 37 -17
    17 Sivasspor 36 9 19 8 44 60 35 -16
    18 Hatayspor 36 6 22 8 47 74 26 -27
    19 Adana Demirspor 36 3 28 5 34 92 2 -58
    Takım O G M B A Y P AV
    1 Kocaelispor 38 21 8 9 68 41 72 +27
    2 Gençlerbirliği 38 19 8 11 57 34 68 +23
    3 Fatih Karagümrük 38 19 10 9 55 36 66 +19
    4 İstanbulspor 38 20 14 4 67 38 64 +29
    5 Bandırmaspor 38 17 8 13 52 45 64 +7
    6 Erzurumspor FK 38 19 12 7 53 31 64 +22
    7 Boluspor 38 17 11 10 66 40 61 +26
    8 Iğdır FK 38 16 12 10 57 33 58 +24
    9 Amed SK 38 14 9 15 43 35 57 +8
    10 Çorum FK 38 14 12 12 49 45 54 +4
    11 Ümraniyespor 38 14 13 11 48 42 53 +6
    12 Esenler Erokspor 38 13 12 13 53 50 52 +3
    13 Sakaryaspor 38 13 13 12 48 54 51 -6
    14 Keçiörengücü 38 14 15 9 60 53 51 +7
    15 Manisa FK 38 14 18 6 50 52 48 -2
    16 Pendikspor 38 13 16 9 45 51 48 -6
    17 MKE Ankaragücü 38 14 18 6 49 48 48 +1
    18 Şanlıurfaspor 38 11 20 7 45 55 40 -10
    19 Adanaspor 38 7 22 9 32 75 30 -43
    20 Yeni Malatyaspor 38 0 38 0 14 153 21 -139
    Takım O G M B A Y P AV
    1 Sarıyer 34 25 2 7 80 22 82 +58
    2 Batman Petrolspor 34 26 6 2 64 24 80 +40
    3 GMG Kastamonuspor 34 19 3 12 57 29 69 +28
    4 Adana 01 Futbol Kulübü 34 19 7 8 62 30 65 +32
    5 Altınordu 34 16 7 11 57 35 59 +22
    6 Beykoz Anadolu 34 15 11 8 47 46 53 +1
    7 İskenderunspor A.Ş. 34 13 10 11 49 38 50 +11
    8 1461 Trabzon FK 34 13 13 8 44 37 47 +7
    9 Fethiyespor 34 11 13 10 32 40 43 -8
    10 24Erzincanspor 34 10 13 11 45 52 41 -7
    11 Kırklarelispor 34 10 14 10 42 44 40 -2
    12 Sincan Belediye Ankaraspor 34 10 15 9 44 40 39 +4
    13 İnegölspor 34 10 13 11 42 51 38 -9
    14 Kepezspor FAŞ 34 9 16 9 37 46 36 -9
    15 Isparta 32 Spor 34 7 15 12 33 51 33 -18
    16 Karaköprü Belediyespor 34 7 19 8 39 52 29 -13
    17 Altay 34 10 20 4 33 64 25 -31
    18 Hes İlaç Afyonspor 34 0 33 1 6 112 5 -106
    Takım O G M B A Y P AV
    1 Bursaspor 30 21 2 7 64 17 70 +47
    2 Karşıyaka 30 18 6 6 56 28 60 +28
    3 Muş Spor Kulübü 30 16 4 10 48 24 58 +24
    4 Belediye Kütahyaspor 30 17 6 7 57 37 58 +20
    5 Düzcespor 30 16 6 8 40 27 56 +13
    6 Silifke Belediye Spor 30 14 9 7 51 36 49 +15
    7 Anadolu Üniversitesi 30 13 9 8 39 32 47 +7
    8 Artvin Hopaspor 30 10 11 9 26 30 39 -4
    9 Tokat Bld Plevnespor 30 7 13 10 27 32 31 -5
    10 Kahramanmaraşspor 30 8 16 6 28 39 30 -11
    11 Bulvarspor 30 7 14 9 35 58 30 -23
    12 Kırşehir Futbol SK 30 7 15 8 26 48 29 -22
    13 Bornova 1877 30 6 14 10 36 53 28 -17
    14 23 Elazığ Futbol Kulübü 30 5 14 11 18 31 26 -13
    15 Kuşadasıspor 30 7 20 3 25 51 24 -26
    16 Ergene Velimeşe 30 6 19 5 17 50 23 -33
    Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
     08/08/2025 Antalyaspor vs Kasımpaşa
     08/08/2025 Çaykur Rizespor vs Göztepe
     08/08/2025 Eyüpspor vs Konyaspor
     08/08/2025 Fatih Karagümrük vs Başakşehir FK
     08/08/2025 Fenerbahçe vs Alanyaspor
     08/08/2025 Gaziantep FK vs Galatasaray
     08/08/2025 Kayserispor vs Beşiktaş
     08/08/2025 Samsunspor vs Gençlerbirliği
     08/08/2025 Trabzonspor vs Kocaelispor
    Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
     10/08/2025 Bandırmaspor vs Sakaryaspor
     10/08/2025 Bodrum FK vs Pendikspor
     10/08/2025 Boluspor vs Van Spor FK
     10/08/2025 Çorum FK vs Amed SK
     10/08/2025 Erzurumspor FK vs Sivasspor
     10/08/2025 Esenler Erokspor vs Adana Demirspor
     10/08/2025 Hatayspor vs Keçiörengücü
     10/08/2025 Iğdır FK vs Sarıyer
     10/08/2025 İstanbulspor vs Serik Belediyespor
     10/08/2025 Ümraniyespor vs Manisa FK
    Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
     24/08/2025 Altınordu vs Erbaaspor
     24/08/2025 Batman Petrolspor vs İnegölspor
     24/08/2025 Beyoğlu Yeniçarşıspor vs İskenderunspor A.Ş.
     24/08/2025 Elazığspor vs Adana 01 Futbol Kulübü
     24/08/2025 GMG Kastamonuspor vs Sincan Belediye Ankaraspor
     24/08/2025 Karacabey Belediye Spor vs Kepezspor FAŞ
     24/08/2025 Karaman Futbol Kulübü vs Bucaspor 1928
     24/08/2025 MKE Ankaragücü vs 24Erzincanspor
     24/08/2025 Şanlıurfaspor vs Beykoz Anadolu
    Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
     07/09/2025 Beykoz İshaklıspor vs Yeşil Yalova FK
     07/09/2025 Çorluspor 1947 vs Bulvarspor
     07/09/2025 Etimesgut Spor vs Silivrispor
     07/09/2025 Galata vs Edirnespor
     07/09/2025 İnegöl Kafkas GK vs Çankaya SK
     07/09/2025 İnkılap FSK vs K.Çekmece Sinopspor
     07/09/2025 Polatlı 1926 Spor vs Bursa Nilüfer FK
     07/09/2025 1923 M.K.Paşaspor vs Fethiye İdman Yurdu