Rıza AYDIN
  Güncelleme: 26-11-2020 14:39:00   25-11-2020 23:52:00

ŞAH İSMAİL İLE SAFEVİ DEVLETİ KONUSU

Değerli muhabbetle ehli canlar, Şah İsmail ile Safevi Devleti muhabbetine bir zemin olması için düşüncelerimi maddeler halinde mümkün olduğu kadar kısa kısa yazacağım. Bu edebiyatın temelini atan Yunus Emre az söz insan içindir demiş, bende bazı şeylerin bilindiğini varsayarak öz olarak kısa anlatacağım. Konuyu muhabbet içinde daha da derinleştiririz.

Her sosyal olguyu, tarihsel gelişim sürecinde incelemek gerekir; konuştuğumuz konu tarih içinde bir tarihtir. 

Şah İsmail ile Yavuz arasındaki mücadele sürecini anlamak isteyen kişi, o tarihi sürecin öncesini de bilmelidir; süreç kısaca şöyle olur:

1- 1239 da başlayan Babailerin hurucuyla sarsılan Selçuklu Devleti, 1243’te  yaşanan Kösedağ Savaşında Moğollara yenilince dağılma sürecine girer, onun yerinde, Anadolu’da beylik denen Türkmen devletleri kurularak, birbirleri ile mücadeleye başlarlar.   Osmanlı Beyliğinin hanedanı Yıldırım Beyazıt, Sırplarla ittifak ederek Anadolu’daki Türkmen devletlerini (Beyliklerini)  işgal edip, ülkesine katar yani ilhak eder.

2- Elleri (Ülkeleri) Osmanlı hanedanlığı tarafından ilhak edilen Türkmen beyleri, Karamanoğlu Mehmet Bey’in yazdığı bir mektupla, Emir Timur’un yanına gidip, haki payına yüz sürerek ondan yardım dilerler.

3- Böylece Timur ile Beyazıt arasın da gidip- gelen Elçiler aracılığı ile mektuplaşmalar başlar.

4- Timur ile Beyazıt Elçiler aracılığı ile anlaşamayınca Emir Timur bu bölgeye sefer düzenler.

5- Timur’un bu bölgeye yaptığı seferde, Akkoyunlu Federasyonun temsilcisi  olarak Kara Yülük Osman Bey yardımcı olduğu için Timur, 1401’de Dımışkı’yı (Şam’ı) alıp, bölgeye hakim olunca Diyarbekriyye ülkesini Akkoyunlulara verir; Böylece Akkoyunlu Devleti 1401’de kurulur, başkentleri Tigran’dır; Tigran’ın bir bölgesi Kara Amed’dir.

6- 1402’de Ankara savaşını kazanan Timur, Osmanlı Devletini yıkar,  Osmanlının ilhak ettiği Türkmen devletlerini bulundukları yerde yeniden kurdurur, İzmir’i Rodost Şövalyelerinden alıp, Aydınoğlu Beyliğine verdikten sonra Anadolu’dan gider.

7- Timur, Anadolu’dan giderken, her yerde yaptığı gibi, burada da işe yarar gördüğü, elinden iş gelen, 30 bin sanat erbabını da yanına alarak götürür.

Timur, Anadolu’dan ülkesine (Semerkand’a), giderken Erdebil’de Safevi Dergahının  Şeyhi Ali’ye uğrar.

Erdebil Şeyhi Ali’den çok etkilenen Timur, Şeyh Ali’nin isteği üzerine “Rum diyarı” denen Anadolu’dan  götürdüğü 30 bin sanat erbabı kişiyi Şeyh Ali’ye bağışlar; bu kişilerin sayısı için Walter Hınz 30 bin, Oktay Efendiyev de, 40 bin diyor.

Şeyh Ali, Timur’un bağışladığı bu kişileri Erdebil kentinin kenarında “Rumlu” adı verilen bir bölgeye yerleştirir.

Timur’un, Erdebil şeyhi Ali’ye bağışladığı bu kişiler, Safevi Dergahının dervişlerince eğitilerek, tekrar geldikleri yerlere gönderililirler; böylece Anadolu’da Safevi Dergahının militan bir taraftar kitlesi oluşur. Eskilerin tabiriyle buraya “mim koymak” gerekir.

Safevi Dergahında eğitilip, memleketlerine gönderilen bu kişiler, çocuklarını, torunlarını da eğitilmesi için Safevi dergahına gönderirler. Safevi Devleti kurulunca, bu kişiler etraflarında olan, etkiledikleri kitleyi de yanlarına alarak, buraraki çifti, çubuğu, düğünü bozup, Safevi Devletine göçerler; buna “Şaha gitmek” denir. O tarihi süreçte “Şaha gitmek” böylesi yaşanılan somut bir olguyu anlatır. Pir Sultanın şirlerin de yansıtılan, “bende bu yayladan Şaha giderim” teması bunu anlatır. Örneğin Etrafına topladığı 30 bin kişilik bir kitleyle Şaha gidişin öncülüğünü yapan, Şah Kulu “isyanın” Önderi olan Şah Kulu, Erdebil Dergahında eğitim gören Hasan Halife’nin oğlu ya da torunudur; diyalektiğin bir kuralı, her şey birbiri ile ilişkilidir der ya, Anadolu’da yaşanan bütün bunlar da bir biri ile ilişkilidir.

8- Akkoyunlu devletin de Kara Yülük Osman Bey ölünce yerine oğlu Yaralı sultan olur.

Yaralı ölünce, taht kavgası çıkar, bu taht kavgasını 1453’te, Uzun Hasan Kazanarak Diyarbekir’e hakim olur; bu yüzden Uzun Hasan’a küçük Fatih, aynı yıl İstanbul’u alan Mehmet’e de büyük Fatih denir.

9- Uzak görüşlü bir devlet adamı olan Uzun Hasan, Anadolu’da ki, Safevi taraftarlarını kazanıp, yanına çekmek için, Safevi Şeyhi Cüneyd’i Akkoyunlu ülkesinin başşehri olan Amed’e (Diyarbekriyye) davet eder.

Uzun Hasan, yanına aldığı Safevi Şeyhi Cüneyd’i bacısı ile evlendirir; bu evlilikten şey Haydar dünyaya gelir.

Şeyh Haydar, iki yaşındayken Şeyh Cüneyt bir savaşta ölür.

Şeyh Cüneyt’in oğlu Şeyh Haydar, dayısı Uzun Hasan’ın himayesinde büyür.

Şeyh Haydar büyüyüp, evlenme çağına gelince, Uzun Hasan, bacısının da oğlu olan Şeyh Haydar’ı kızıyla evlendirir.

Uzun Hasan’ın kızı ile Şeyh Haydar’ın evliliğinden üç oğlan iki kız çocuk dünyaya gelir. Şeyh Haydar’ın büyük oğlunun adına Uzun Hasan’ın babasının adı olan “Yaralı” verilir. Ortanca oğluna İsmail, küçük oğluna da İbrahim adı verilir.

Şiirlerinde “Hatayi mahlasını” kullanan, Safevi Devletini kuran, Şah İsmail, Uzun Hasan’ın Torunu, Şeyh Haydar’ın oğlu olan bu İsmaildir.

10- Uzun Hasan döneminde Akkoyunlu Devleti Amed’den, Herat’a kadar uzanan Kocaman bir devlet olur; başşehrini Amed’den (bu günkü Diyarbakırdan) Tebriz’e taşır.

11- Uzun Hasan ölünce oğulları arasında taht kavgası çıkar; Uzun Hasan’ın oğulları adeta birbirini yiyip bitirdiği için koça Akkoyunlu İmparatorluğu dağılmanın eşiğine gelir.

İşte bu süreçte Akkoyunlu Devletinde etkin Olan 26 Oymak,  Erzincan’ın Sarı Yayla beldesinde bir kurultay düzenlerler. Bu Kurultayda Uzun Hasan’ın oğullarından umudunu kesen oymaklar, Uzun Hasan’ın Kızının oğlu, bacısının da torunu olan, Safevi Dergahının varisi Şah İsmail’i başlarına geçirerek Safevi Devletini kurarlar; bu anlamda Safevi Devleti Akkoyunlu devletimin devamıdır; Akkoyunlu Devletinin toprağında kurulur. Bu konuda, Safevi Devletinin İspanyaya elçi olarak gönderdiği, Avrupa’da “Don Juan” diye bilinen Oruç Beyin, 1604’te yayımladığı “Şah İsmail Safevi Tarihi” adlı eser önemli bilgiler verir.

12- Nasıl ki, Otlukbeli Savaşında, Akkoyunlu Devleti ile Osmanlı Devleti savaşmışsa, Çaldıran savaşında da Safevi Devleti ile Osmanlı Devleti savaşmıştır; bu savaşlar din, iman savaşı değil özünde  bir egemenlik  Savaşıdır.

13- Timur ile Osmanlı Devletinin savaşında, Türkmen beylerinin taraftarları olan Türkmen askerler,  savaş anında, Osmanlının safından Türkmen beylerinin desteklediği Timur’un safına geçtikleri için 1402’deki Ankara Savaşını Türkmenler sayesinde Timur kazanmıştı. Bu anlamda Çaldıran Savaşı, Ankara Savaşının hem intikamı hem de rövanşıdır;  Ankara Savaşında Türkmenlere yenilen Osmanlı, Çaldıran Savaşı öncesi Şah İsmailin Safevi Devletini destekleme ihtimali olan Kızılbaşları defterlere kaydettirip, onların defterini dürüp, Kürt Beyleri ile de ittifak yaparak Safevi Türkmen devletine saldırır.

14- Yavuz, İnanç olarak Alevi katledecek olsaydı önce Osmanlı Ordusundaki

Alevileri, Örneğin Yeni Çerileri katletmesi gerekirdi, Yavuz inanç için değil kendisine karşı olan Kızılbaş Türkmenleri katletti; o dönem Kızılbaş demek Türkmen demekti zaten.

15- Uzun Hasan’ın hem bacısının oğlu, hemde Damadı olan, Şah İsmailin babası Şeyh Haydar, taraftarlılarına 12 dilimli “Tacı Haydar” yani “Haydari Taç” giydirdiği için, bu kesime “Kızılbaşlar” deniyordu, bunlar genellikle Türkmen tayfalardan oluşuyordu.

16- Çaldıran Savaşı bir gün sürdü.

Bir günün sonunda, akşam olup, karanlık çökünce, Şah İsmailin komuta edip, yönettiği Kızılbaş Safevi Ordusu Çaldıran ovasını terk etti, Osmanlı Ordusu’da Kızılbaş Ordusunun peşinden gidip, onları takip etmedi.

Safeviler’in bir savaş tektiği, bir savaş hilesi olarak, kaçar gibi yapıp, peşlerinden gelenlerin arkasını kesip, onları imha ettiğini bilen Osmanlı Ordusu Kızılbaş Ordusunun peşinden gitmedi. Bundan dolayı Çaldıran savaşında yenme yenilme yoktur, bir gün boyunca süren dehşetli bir savaş olmuştur.

Şah İsmailin ordusunda, başında Şah İsmailin eşi Taçlı Begüm Hatun’un bulunduğu kadınlardan oluşan askeri bir bölük vardır. Osmanlı propagandistleri Çaldıran Savaşında savaşan komutan Taçlı Hatunun esir alındığı yalanı yaymışlardır ama tarih bu yalanı reddetmiştir. Gerçi savaşa giren kişi, esir de düşmüş olabilir ama Taçlu Hatın esir düşmemiştir. 

17- Çaldıran Savaşından sonra, bölgeye egemen olan Osmanlı Devleti, nasıl ki Timur o bölgeye egemen olunca, o bölgeyi kendini destekleyen Akkoyunlu Türkmenlerine verdiyse, Yavuz da o bölgedeki Kızılbaş Türkmenleri sürer, yerine Musul’un güneyindeki tarihi Kürdistan’dan, Kürt beylerini getirir; Osmanlının Kürdistan bölgesinde, Kürt ağalarının geniş topraklara sahip olmasının temel nedeni Yavuzdur. Yavuz bu bölgeye egemen olunca, bu bölgedeki Kızılbaş Türkmenleri sürüp, onların yerini, yurdunu Kürt beylerine vermiştir. Osmalıda Kürdistan eyaleti özerk yapıda bir bölgedir. Kürt Beylerinin, -mesela Bedirhan Beyin- kendi askeri birlikleri vardır, vergiyi de kendi adamları toplarlardı; bu dönemde bazı Türkmen oymakları, dini de, dilini de değiştirirler.

18- Şah İsmail Kızılbaştır; Kızılbaşlar Şii değil, Alevilerdirler.

Şah İsmail, “Enel Hak” der,  “Yer yoğuken gök yoğuken bu cihanda varı idim” der; Şah İsmailin bu sözleri Şiiliğe aykırı Kızılbaş  -Alevi tezleridir; Şah İsmail’e Alevi değil diyenler, “gaflet, delalet ve hatta hiyanet” içinde olan kimselerdir.

Bu konuları kısmen Çelebiler Zamanı kitabımda yazdım.

Özet olarak demek istediğim şu: Timur es geçilerek, ne “Alevi Tarihi”, ne  “Safevi Tarihi”, ne de “Anadolu Tarihi” anlatılamaz.

Timur’un Anadolu Tarihinde  kalıcı etkileri olmuştur, bunlar bilinmelidir, bunlar bilinmeden Anadolu tarihi anlaşılamaz; bunları “Anadolu tarihinin gizlenen yanı” ile “Çelebiler Zamanı” kitabımda kısaca yazdım.

Bu düşüncelerimin bilinmesini arz ederim.

Aşk ile

23 Kasım 2020

Rıza Aydın - Kaymak Köyü

  Bu yazı 20145 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI