
Ahmet Uğurlu Alevi Toplumunu Temsil Edemez
Mehmet Ali DEMİRSon dönemlerde Türkiye’de Alevi toplumunun temsilciliği konusunda artan tartışmalar dikkat çekiyor. Özellikle kendilerini “dede” olarak tanıtan bazı bireylerin Aleviler adına devlete taleplerde bulunması, toplum içinde hem öfkeye hem de kafa karışıklığına yol açmış durumda. Bu bireylerin kim olduğu ve bu yetkiyi nereden aldıkları ciddi bir soru işareti oluşturmaktadır. Ancak bu durum yalnızca bireylerin kimliğiyle sınırlı kalmayıp, Alevi toplumu üzerinde uygulanan asimilasyon politikalarına da ışık tutmaktadır.
Alevi toplumunun temel talepleri; demokrasi, insan hakları ve her inancın özgün bir şekilde yaşaması ilkesine dayanmaktadır. Laik bir ülke özlemi içinde olan Aleviler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın feshedilmesini ve devletin dini bir taraf olmamasını savunmaktadır. Bunun yanında, milli gelirin adil bir şekilde bölüşülmesi de Alevi toplumunun öncelikli taleplerindendir. Ancak son yıllarda, bu taleplerin önüne geçen “asimilasyon görüşmeleri” toplumu derinden bölmüş ve özgün kimliğin korunması konusundaki endişeleri artırmıştır. Alevilerin İslam’ın bir parçası olmadığı ve şeriata karşı demokrasiyi savunduğu gerçeği, bu toplumu özel bir konuma yerleştirmektedir.
Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Alevi dedesi” olarak tanıtılan Ahmet Uğurlu’yu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etmesi, mevcut asimilasyon politikalarını gözler önüne seren çarpıcı bir gelişme olmuştur. Bu görüşme, Alevi toplumu adına talepte bulunma iddiasıyla ortaya çıkan bireylerin varlığını ve bu bireylerin hangi amaca hizmet ettiğini sorgulayan yeni bir tartışmayı gündeme getirmiştir.
Alevi toplumu içinde “dede” kavramı tarihsel ve kültürel olarak büyük bir öneme sahiptir. Ancak dede olma sıfatını yalnızca fiziksel görünüşe ya da bireysel iddialara dayandıran kişilerin topluma zarar verdiği bir gerçektir. Gerçek bir dede, Alevi yol ve erkânına hâkim olan, toplumsal dayanışmayı ve adaleti savunan bir rehberdir. Tarih boyunca Aleviler, resmi ideolojiden uzak durmuş; talip lokması ve imece usulüyle özgün inançlarını sürdürmüşlerdir. Buna rağmen, kendini “dede” ilan eden bazı kişilerin devlete giderek Alevi toplumu adına taleplerde bulunması, bu geleneğin ruhuna tamamen aykırıdır.
Bugün yaşananlar, Alevi toplumunun özüne zarar vermekte ve özgün kimliğin korunması konusunda büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Aleviler, devletten talepte bulunmaktan çok, öz iradeleri ve toplumsal dayanışma yoluyla varlıklarını sürdüren bir inancı temsil ederler.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, demokrasinin ve adaletin askıya alındığı; emeklilerin çöpten yiyecek toplamak zorunda kaldığı; annelerin, çocuklarının beslenme çantalarına kuru ekmek koyduğu bir ortam yaratmıştır. Böyle bir dönemde, Alevi toplumu özellikle demokrasi, insan hakları ve milli gelirin adil bölüşülmesi konusunda daha aktif bir rol üstlenmek zorundadır.
Alevi toplumu üzerinde sürdürülen asimilasyon politikaları, toplumun öz kimliğini koruma mücadelesini daha da zorlaştırmıştır. Dede olma sıfatının tarihsel ve kültürel anlamını yitirmemesi için, bu kavramı suistimal eden kişilere karşı bilinçli bir duruş sergilenmelidir. Aleviler, şeriata karşı demokrasiyi ve insan haklarını savunarak, kendi kimliklerini koruma konusunda kararlı bir çizgide ilerlemelidir.
Son olarak, Alevi kurumlarının yöneticileri, bu konuda açık ve net bir tavır sergileyerek asimilasyon politikalarına karşı daha etkili çalışmalar yürütmelidir. Bu mücadelede toplumu bölen değil, birleştiren bir dayanışma anlayışıyla hareket etmek elzemdir.
Mehmet Ali Demir
YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
FACEBOOK YORUM
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Faşizm Olağanlaştırılıyor mu? Gelir Adaletsizliği, Savaşlar ve Yeni Dünya Düzeni
- Korku İklimine Teslim Olursak, Bugünleri Mumla Ararız
- Alevi Cemlerinin Tarihsel ve Felsefi Kökenleri
- Turan Meriç’in Ardından
- Ahmet Uğurlu Alevi Toplumunu Temsil Edemez
- Cemevi Dedesi Mehmet Mercan’dan Alevi İnanç ve Toplum Değerlerine Darbe
- Başkasının Hızır’ı Olmak ve Toplumsal Dayanışma
- Kızılbaş Alevilikte Rıza Şehri Ütopyası ve Alevi Örgütlülüğünün Sorunları
- DEM Parti'nin Demirtaş Sessizliği
- Kızılbaş Alevilikte Hak ve Hızır Kavramı
- AABK'da Onursal Başkanlık Tartışması ve Etik
- Magdeburg Saldırısı: İslamofobi, Aşırı Sağ ve Bireysel Radikalleşmenin Birleştiği Tehlikeli Nokta