Sevgili Turan Eser, bugün kaleme aldığınız makalenizde her zamanki gibi ne şiş yansın ne kebap bir duruş sergilemişsiniz. Yazınızda belirli bir duruş göremedim; hangi kapıyı çalarsanız size açılması için her birinde farklı konuşuyorsunuz. Yazınızın bir bölümünde şu ifadeleri kullanmışsınız: "Aleviler ve Cemevleri bir ‘iftar yarışında’ değil. Aksine inkar ve asimilasyon karşısında asırlardır korudukları inançlarını ve kimliklerini gizlemeden ve korkmadan yaşamak için ortodoks din kalıplarından kurtularak özgürleşmenin izinde." Diyorsunuz.

Sayın Eser, ortodoks din kalıplarından kurtularak özgürleşmekten bahsederken bunu İslam Peygamberi Muhammed'in halifesi Ali ve onun soyundan geldikleri için kanları kutsal sayılan imamlara bağlı kalarak mı yapıyorlar? Aleviler Muharrem ya da Matem orucu diye tanımladıkları orucu tutuyorlar ve niyetlerini Sünni bir “iftar” geleneğine özenerek şatafat içinde değil, getirdikleri lokmaları sade ve gösterişsiz biçimde paylaşarak can cana muhabbet içinde açıyorlar diyorsunuz. Peki, Alevilerin bu İslam Peygamberi ve Halifeleriyle olan bağlantısı tam olarak nedir? Bazen bu tutumunuza şaşırıyorum, ama diğer yanda insani buluyorum çünkü derneklerde çeşitli eğitimler vererek buralardan bir gelir elde ediyorsunuz.

Yazınızda ayrıca şu ifadeleri kullanmışsınız: "Şiiler ve Aleviler arasındaki uzlaşmaz farklılıkları bilmeyen, slogancılığa hapsolmuş bazı solcu kimseler ise entelektüel cari açığını geçmişin olumsuz sol sekter diline sığınıp aşmaya çalışarak, Alevi toplumunu, Muharrem orucu üzerinden iktidar diliyle dövdüklerinin farkına varmıyorlar." Burada sepetlemişsiniz sayın Eser, çünkü devlet tam da bunu istiyor; Alevilerin kafalarını kuma gömüp Hasan Hüseyin için dövünmeye devam etmelerini istiyor. Aksi tavır içinde olanlar hakkında davalar açıyor, onları terörist veya yabancı ülke ajanı olarak görüyor. Sekterlik davasına gelince, bence bir aynaya bakmanız lazım.

Yine yazınızda, "Her Alevi’nin oruç tutmak zorunda olduğuna dair bir Yol kuralı mı var ki, oruç tutmadıkları halde cemevlerinde oruç açmaları göze batsın? Oruç tutmuyor diye, cemevlerinde lokma vermek suç mu? Kim koymuş bu kuralı? Bunun kaynağı nedir? Din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğü evrensel ve bireysel bir hak olmanın yanı sıra temel bir insan hakkıdır," diyorsunuz. Sayın Eser, biz kimsenin orucuna karışmayız. Sadece Alevilerin olmayan İslam Halifeleri ve İmamları için oruç tutmalarını doğru bulmuyoruz. Bunun bir asimilasyon aracı olduğunu ve Alevilerin İslam ile bir alakası olmadığını söylüyoruz. Ayrıca, gerçeğin demine Hüü diyen bir yol evladının oruç tutmadığı halde orada oruç açmayı beklemesi ahlaki değil diyoruz. Gerisi kendisini bağlar tabii. Kim oruç tutar, kim tutmaz, kim ibadet eder, kim etmez, kimseyi ilgilendirmez.

"Yol bir, sürek bin bir" düsturuyla inançsal, kültürel ve etnik çoğulculukla barış içinde yaşamayı öneren Aleviliğe, Aleviliğin inançsal ve felsefi kimliğine yabancılaşmış kişilerin kalkıp fetva makamı gibi tektipleştirici don biçme yetkisini kimin verdiğini bilemiyorum, diyorsunuz. Bunu siz yapıyorsunuz sayın Eser. Bizler sizin gibi inanmıyoruz ve düşüncemizi açıklıyoruz diye hemen saldırıya geçiyorsunuz. Fetva vermek sizin uğruna yas tutup dizlerinizi dövdüğünüz İslam Halife ve imamlarının işidir.

"Daha düne kadar 12 imamları ballandıra ballandıra anlatanlar, kitap yazıp satanlar, deyişler ve mersiyeler okuyanlar, son yıllarda cemevlerinde tüm toplumsal konulara dair muhabbet ettiklerinden de haberdar değiller," diyorsunuz. Sayın Eser, Alevilik ışık ve bilim yoludur. Dün bilmeden kitap da yazabilir, İmamları öven deyişler de söyleyebilir. Bugün okumuş, gerçeği görmüş ve bu yolda mücadele ediyor. Önemli olan doğruyu bulup ilerlemek mi yoksa sizin gibi doğruyu bildiği halde bu işi ekmek kapısı olarak gördüğü için olduğu yerde saymak ve ne şiş yansın ne kebap davası sürmek mi? Kerbela’da yaşanan trajediyi görmek, Hayber kalesindeki benzeri trajediye göz yummak mı?

"Yol bir, sürek bin bir" diyorsunuz, doğrudur. Her yöre ve bölgede temel aynı olması halinde değişiklikler olabilir. Ama bugün nerede gerici faşist varsa bu yol bizim deyip dernek kuruyor. Sizin bu bin birin içinde bunlar var mı?

Sayın Turan, bugün Alevi gençleri derneklere gelmiyorsa sizlerin anlattığı mitolojik anlatımlar yüzündendir. 21. yüzyılda Alevi gençleri artık okuyor, araştırıyor. Sizlerin anlattığı hikayelere inanmıyor. Tiyatro oyununa çevirdiğiniz cemler ve dansa çevirdiğiniz semahlar onlara bir şey vermiyor. Onlar bilim çağında, 21. yüzyılın pir baba analarını istiyor. Her cemde tıpa tıp aynı şekilde okunan ve İslam peygamberi için yatıp kalkmak, İslam İmamı Hasan ve Hüseyin için dizlerine vurmak istemiyorlar. Çünkü bunun Alevilikle ne bir ilgisi var ne de getirisi. Dem alıp gönülden dönmesi gerek semahlar yerine bir dans grubu gibi giydirilmiş semah gruplarını istemiyorlar.

"Aleviliği inançsal, felsefi, kültürel ve evrensel kimliğinden soyutlayarak, İslam dışı ilan edenler," diyorsunuz. Evet sayın Eser, Aleviliğin İslam ile olan bağlantısı nedir? Siz kendinizle çeliştiğinizin farkında mısınız? Kendine özgü değil mi Alevilik? Gerçi bir öyle bir böyle deseniz de yukarıda bir özgünlükten bahsettiniz. Tabi sizin özgünlük anlayışınızı daha anlamış değilim.

Bu üç grup da en az yedi asırdır Anadolu topraklarında yaşayan Alevilerin mirasının altını boşaltıyor diyorsunuz. Neymiş bu miras? Kerbela yası, İslam peygamberi Muhammed ve Halifesi Ali mi?

Sevgili Turan Eser, merak ediyorum, hani Alevi dedeleri övünerek anlatır ya, Ali serçe parmağıyla kapıyı sökmüş, her sallayışta 40 arşın uzayan kılıcıyla kendisine teslim oldukları halde erkekleri katledip kadınlarını esir almış. Hayber Kalesi hakkında ne düşünüyorsunuz? 3.000'in üzerinde orduyla 700 kişiden oluşan canları 25 gün çevreledikten sonra katledilenler... Burada da bir zalim mazlum yok mu? Bu konudaki düşünceniz nedir? Sizce bunlar için de yas tutmak gerekir mi? Yoksa bunlar Yahudi, kanları kutsal değil, öldürülebilir mi? Yoksa İslam ordusu ve Ali burada zalimlik yapmış mı?

Sevgili Turan Eser, Mesela merak ediyorum, hani Alevi dedeleri övünerek anlatır ya, Ali serçe parmağıyla kapıyı söktüğü, her sallayışta 40 arşın uzayan kılıcıyla kendisine teslim oldukları halde erkekleri katledip kadınlarını esir aldığı Hayber Kalesi hakkında ne düşünüyorsunuz? 3.000'in üzerinde orduyla 700 kişiden oluşan canları 25 gün çevreledikten sonra katledilenler, burada da bir zalim mazlum yok mu? Bu konudaki düşünceniz nedir? Sizce bunlar için de yas tutmak gerekir mi? Yoksa bunlar Yahudi, kanları kutsal değil, öldürülebilir mi? Yoksa İslam ordusu ve Ali burada zalimlik yapmış mı? Bu konuda sizin makaleniz altında verdiğim soruya bu cevabı verdiniz:

"Can, ben ne bu sorularının muhatabıyım ne de zorunlu din derslerine sınava girecek değilim. İslam alimi ve Müslüman adayı değilim. Ben bir Alevi’yim. Sorularının muhatabı bir cami imamına ya da Şii molasıdır. Onlar İslam tarihinde 4 Halife dönemini anlatabilir."

Peki, sevgili Turan Eser, Kerbela’ya gelince muhatabı oluyorsunuz ama evet bir Alevisiniz. O zaman o dönemde yaşanan benzeri bir katliamı anlatırken zalim ve mazlumun savaşı derken diğerine neden sessiz kalıyorsunuz? Nerede adalet? Bir Alevi aydınına yakışır mı topu taca atmak? Madem Aleviler 72 millete aynı nazarda bakar ve makalenizde Aleviler Muhammedî Ali’yi ayrı bir nazarda almış diyorsunuz, yani bu katliama birebir katılan Ali için yas tutup sahiplenirken, birine yas tutup diz döverken diğerini görmemek nasıl bir Alevi adaleti?

Yapmayın sayın Eser, kusura bakmayın ben doğru bildiğimi sakınmam, her bedeli ne olursa olsun anlatırım. Doğru bildiğim yolda gerçeğe hü diyerek can pahasına vazgeçmem.

Size sağlık diliyorum.

Aşk ile.