Yoğun tartışmalar sonucunda bir seçimi daha geride bıraktık. Önümüzdeki süreçte partilerin kendi iç tartışmalarına kapı aralanırken, HDP/YSP yöneticileri de kendi iç muhasebelerini elbette yapacaklardır. Zira bu seçimin kaybedeni olmasa da, büyümeyenlerinden birisi de , HDP/YSP partileridir. Bundan böyle “sanki hiç bir şey olmamış” gibi davranmak, elbette etik değildir. Bütün bu konuları bir kenara bırakarak, aslında başka bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Sözünü edeceğim konunun, tarihsel bağlantısının günceldeki önemini az da olsa hatırlatmaya çalışacağım.

Öteden beri anlatılagelen bir hikaye var. “Şafi Kürtler Alevileri sevmezler! Şafi Kürtler, Yavuz’la birlikte Alevi kıyımı yaptılar! Şafi Kürtler hiç bir zaman Alevilerle yan yana gelmezler …!” ve benzeri argümanlarla yıllarca Alevilerle, Şafi Kürtler arasında derin uçurumlar yarattılar. Bu hikaye; özellikle de 1990’lı yıllarda örgütlenen Alevilerin “Kürt Alevi’si yoktur, Alevilik Türklüktür! Kürt’ten Alevi olmaz!” temel söylemleri üzerinden geliştirildi, yaygınlaştırıldı ve maalesef toplumsal hafızada bir kabul de gördü. Öyle ya çok konuşulan, dile getirilen yaygınlaştırılan siyasi-politik altı boş argümanlar, zaman içerisinde ister istemez toplumda bir zımni kabul görür. Bu içi boş tezlerin amacı belli! Rejime muhalif olan toplum katmanlarının bu tür söylemlerle bir araya gelmemeleri, birlik olup rejimin temellerine oynamamaları hedeflenir. Böylece “böl yönet politikasının” toplumsal hayatta bir karşılığı sağlanır.

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bilindiği üzere 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Seçim ikinci tura kaldı.  28 Mayıs 2023 de ise seçimi kaybetti. Peki Kılıçdaroğlu’na Türkiye genelinde hangi bölgeden yada hangi toplum katmanlarında daha fazla oy gitti? Elbette Kürtlerden, hem de Şafi Kürtlerden. İki hafta aralıkla yapılan her iki seçimde de Şafi Kürtler, Alevi/Kızılbaş Kılıçdaroğlu’na ezici bir çoğunlukla destek verdiler.

“Şafi Kürler, Alevileri sevmezler” benzeri, içi boş sözlerin ne kadar saçma olduğunu adeta yedi düvele gösterdiler. Kılıçdaroğlu’nu sahiplendiler. CHP kökenli illerde bile, kendi adaylarını-genel başkanlarını bu denli sahiplenme olmadı. Buna karşın Kürt illerinde,  batı metropollerinde ve Avrupa’da yaşayan Şafi Kürtler; adeta seferberlik ilan ederek sandıklara gidip bir Kızılbaş Kürt adayına oylarını verdiler. Bu takdire şayan bir davranıştır. Ne derseniz deyin, bu duruş; ayakta alkışlanması gereken bir duruştur. Demek ki yıllardır söylenegelen o “Şafi Kürler, Alevileri sevmezler” benzeri nakaratların ne kadar içi boş ve uydurulmuş sözler olduğu, böylece açığa çıkmıştır.

Demokratik ve dengeli olmayan bu seçimlerde geriye kalan en güzel sonuç; kanaatimce Şafi Kürtlerin, Kızılbaş/Alevi Kemal Kılıçdaroğlu’na teveccüh göstermeleri, Ona değer vermeleri ve Onu sahiplenmeleri oldu.

Bu seçimlerde Şafi Kürtler, Türkmen ve Kürt Alevi kardeşlerine karşı olan dostluklarını en içten samimiyetleriyle gösterdiler. Alevi kardeşlerine barış elini uzattılar. Böylece “Sizler, bizleri yanlış tanıyorsunuz” mesajını verdiler.

Bu seçimlerde Şafi Kürtler, dinsel-inançsal ayrılığı değil, demokraside birlik ve beraberliği tercih ederek, yıllardan beri kendilerine iliştirilen “Şafi Kürler, Alevileri sevmezler” sözünü boşa çıkardılar.

Bu seçimlerde Şafi Kürtler, toplumsal düzlemde kendilerini “yok sayan”, yıllardan beri en acımasız haksızlıkları yapan bir partinin genel başkanına destek vererek, rejim karşısında kendilerini büyük bir hedef haline getirmeyi bile göze aldılar.

Bu maddeleri elbette çoğaltmak mümkün. Öyleyse şimdi sıra Alevilerde. Türkmen ve Kürt Alevileri bundan böyle Şafi Kürtlere hala aynı klişeleşmiş itici sözlerle yaklaşıp, Onları kendilerinden uzaklaştıracaklar mı?

Şafi Kürtler bu seçimlerde bir Kızılbaş/Aleviye oy verirlerken, özellikle Türkmen Aleviler de acaba “bir oy Kemal’e bir oy Yeşil Sol Partiye” dediler mi? Yada bundan sonraki seçimlerde bu naif hassasiyeti vicdanen gösterecekler mi?

Şafi Kürtler; bir Kızılbaş/Aleviye oylarını vererek Alevilere kardeşlik, dostluk ellerini uzatırlarken; bundan böyle Türkmen Aleviler de, Şafi Kürtler hakkındaki bu önyargılarından kendilerini kurtarabilecekler mi?

Alevi örgütlerinde görev almış Kemalist Aleviler (Türkmen, Kürt, Arap); Bundan sonra Kürtlerin demokratik özlük haklarını savunacaklar mı? Onların yanlarında omuz omuza olacaklar mı?

Mesela Kürtlerin anadillerini savunacaklar mı? Derneklerinde, Cem evlerinde; Kürt Alevilerin kendi ana dilleriyle ibadet etmelerinin önündeki engelleri kaldıracaklar mı? Onların tarihlerini, coğrafyalarını, dillerini ve gelenek-göreneklerini kendi kurumlarında dile getirecekler mi?

Alevi kurumlarını yöneten kadrolar; yaşanan bu seçim süreçlerini, içlerindeki Kemalist Alevilere (Türkmen, Kürt, Arap), bundan böyle gönül rahatlığıyla anlatabilecekler mi? Özellikle siyasi-politik düzlemde suya-sabuna dokunmayan Alevi Canların bilinç altına işlenmiş   negatif  “Şafi Kürt algısını” giderecek kapsamlı çalışmalar yürütecekler mi?

Bu ve benzeri maddeleri de çoğaltmak elbette mümkün! Zaman her şeyin ilacıdır ve tanıktır. Hep beraber göreceğiz! Hakikate tanıklık edeceğiz!

Sonuç olarak;

Şafi Kürtler; tarihsel sorumluluklarını yerine getirmiş ve Kemalist, Kızılbaş/Alevi bir Cumhurbaşkanı adayına blok halinde oylarını vererek, demokrasi mücadelesinde üzerlerine düşün görevi layıkıyla yerine getirmişlerdir. Bundan böyle bir bütün olarak Aleviler de; Şafi Kürtler karşısında daha anlamlı ve bir o kadar da samimi duruş sergilemelidirler. Unutulmamalıdır ki; mevcut rejim karşısında halkların, toplumsal katmanların birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeleri gerekmektedir. Aksi halde bu yıkım, çok daha vahim sonuçları beraberinde getirecektir. Hakikate varmak; ahlaki duruşla, vicdani yaklaşımla ancak mümkündür. Alevilik, bir hakikat arayışıdır. Hep beraber Hakikate varalım!

Erdoğan Yalgın

Hak ile kalın