Demirtaş ve sessiz ölüm

Suçsuz olmasına rağmen yıllardır,diğer binlerce  partili arkadaş ve  yöneticileri ile beraber haksız bir şekilde hapiste tutulmaktadır. Türk hükümeti onu suçlu göstermek için olağanüstü bir çaba içindedir.Altı yıldan beri tutuklu bulunduğu hapishanede,baş eğdirmek için her türlü baskı ve zulüm uygulanmaktadır.

Sosyal medyadaki algı yönetimi ve söylemler ile onu hem sevenlerinden hem de HDP den uzaklaştırmak için özel gayret sarf edilmektedir. Demirtaş’ın eksiklikleri ve yanlışlıkları bir tarafa onun içerde yargılanmadan tutulmasına onay veren bir Kürd olamaz. Devlet herkesten daha fazla suçludur.

Son dönemlerde Mersin’deki polis merkezine saldırı sonrası Demirtaş ve HDP’nin kınama mesajı yayınlaması doğru ve yerindedir. Eskiden beri bu terörle aralarına mesafe koymamak ile suçlayan Türk devlet yetkilileri, bu defa  olayın kınanmasından rahatsız oldular.Anlaşılan içerde olan bir insanın hapishaneden gündem olması,Türk hükümetini rahatsız etmekte.Son dönemlerde açıklamaları ve terör eylemlerine karşı duruşu bazı kesimlerde tedirginlik yaratmaktadır.

Aynı şekilde saçlarını keserek İran’da ki katliama karşı,gündem belirlemesi, görülmesi gereken bir diğer önemli duyarlılıktır.

 Başta Türk devletinin saldırganlığı olmak üzere,son dönemlerde,Kandil rejiminin de ona diş bilediğini görmekteyiz. İçerde olması yetmezmiş  gibi daha fazla  yalnızlaştırmak ve tecrit politikası uygulanarak özel hedef haline gelmiştir..

Demirtaş’ın kınama mesajını hazmedemeyen İçişler bakanı S. Soylu, onun gibi barışçıl ve hümanist bir parti liderine katil demesi oldukça mesnetsizdir.

 “Kirili  Süleyman” koltuğunda kalabilmeyi  garantilemek için kendi tezgahının açığa çıkmaması için en fazla şiddetli konuşandır.

 Aynı zamanda Duran kalkan'ın celali edayla, insanın çocuğunu bile azarlamaktan hicap duyduğu bir dil ve üslupla Demirtaş’a yönelmesi, eleştiri ve iyi niyetten oldukça uzaktır. Siyasal mücadele yürüten,milyonlarca Kürdün oyunu almış ve devlet tarafından rehin tutulmuş bir parti başkanına, böylesine  aşağılayıcı bir dil ve üslupla azarlaması asla kabul edilemez.o çok dem vurdukları demokrası,kişi hürriyeti nerede?

Bu HDP’ye oy veren herkese hakarettir.

 Avrupa’da bulunan, Demirtaş’ın eski partili vekil arkadaşlarını sessiz kalmalarını neye yorumlamalı?

HDP ve Demirtaş’ın geçte olsa takındıkları bu tavır  haklı ve doğrudur.Her yurtsever kişi ve kurum bu doğruyu sahiplenmelidir. Diğer Kürt partileri ve kurumları bu duruma sessiz kalarak geçiştermeleri,ifade özgürlüğüne de terstir..

Seçim öncesi,AKP’ nin pazarlık stratejisi gereği,Kürt güçlerine karşı tavrını değişmesi ihtimaldir..

Kürt seçmenlerin de,AKP ye bakış ve  değerlendirme de farklılıklar vardır.

Onlara oy verenlerin büyük kesimi temsiliyetlerini ve çıkarlarını orda görmekteler.

Bazı durumlarda da, dinsel ortaklık belli bir kesim için önemlidir. Ve bu din istismarı ile kandırılmış, azımsanmayacak  bir sayıları mevcuttur.

Bunlar ulus olma zihniyetlerini,dinlerine kurban eden cennet hayali ile yaşıyan düşkünleridir. Sömürgeciler ile aynı dinde olmanın zararlarını bu vesile ile bir kez  daha görmekteyiz.

Hendek siyaseti sonrası  büyük can ve mal kaybından ötürü varlıklarını hedef olmaktan korumak amacı güden sinmiş kitlelerde azımsanamaz.

Yurtsever kitlelerin ruhunda o günlerin acısı tazeliğini korumaktadır.

 O dönem,HDP yöneticileri ve Demirtaş’ın tavır ve yanlışlıklarının  bedelini  hem kendileri, hem de halkımız ağır ödemektedir.

Geç gelen özeleştiri,hastanın ölümünden sonra Doktorun özür dilemesine benzemektedir. Bu kadar deney ve pratik  süreçlerden geçen bir partinin üst düzey kadrolarının aynı hataları tekrarlamaları insanda bir kasıt ve  haklı bir kuşku yaratmaktadır.

Anlaşılan helen bu anlayış, demokratik siyaseti hedeflenmeyen eylemler yaparak, sap ile samanı karıştırılmaktadır. Bu durum polisin,kitlelere pervasızca saldırısına zemin hazırlamakta.Devletin orantısız güç kullanımı karşısında, katılım da sayısal olarak giderek azalmaktadır.

Polisin saldırısı sınır tanımaz bir şekilde, dokunulmazlığı olan vekilin, bacağını kırılması da baskı ve  zulmün boyutunu göstermektedir. Ne devlet kendi yasalarına saygılı ,ne de  HDP’li vekil kendi partisinin demokratik bir eyleminde bu saldırıya uğramıştır.

Devletin her renği PKK’li göstermesine yardımcı olanları anlamak sorundur. 

Çözüm süreci adı altında başta TRT 6 olmak üzere verilen bir takım “Kürdi kırıntılar” abartılı bir hak olarak gören bir çok unsurlarda mevcuttur. Bunlar,devletin zulmüne gözlerini kapatıp herşeyi HDP ve diğerlerinin yanlışıyla izah etmek isteyen  bağımlılardır. Bu tavır asla ve asla onaylanmaz.

Şeffaf olmayan odaklardan emir alınarak siyaset yapılmaz. Halkımızın kaderi karanlık güçlerin eline bırakılamaz. Bunun için ülkemizde ve dışarıda yeni adımlar atılmalıdır. Bu kötü gidişata müdahale gereklidir. En başta biz Avrupa’da yaşayanlara görev düşmektedir.

Kürt halkı bilmelidir ki;

Serok ve lider kavgasında destek, seçim ile gelene olmalıdır.

İllegal ve legal mücadelede tercih, demokratik siyasal mücadele yani legal siyasettir.

Savaş Kürt halkına ve coğrafyasına zarar vermenin ötesinde, Kürdü giderek sisteme entegresi söz konusu olduğu için , siyaset yapan partiler daha değerlidir.

 Bir örgüt şefinden emir alan değil, ortak karar alan siyaset önemsenmelidir.

Halkımıza hendek vari savaş dayatan,ulusal birlikten kaçanlar,demokratik taleplerimize cevap olamazlar.

Birlik olmadan Kürdistan’da hak ve hukuk içinde yaşamak mümkün değildir.

Yaşam koşullarının giderek çekilmez olduğu bir süreci  müdahalenin tek yolu örgütlü bir güç olmaktır.

Türk hükümeti,sorunlu ve istikrarsız bir konumdadır. Bu denli siyasi bir kriz olmasına rağmen,kendileri sürece müdahale  ederek,iktidarlarını sürdürebilmek pahasına büyük riskler almaya hazırlanmaktadır.

 AKP hükümeti kaybetmemek için gereken her türlü ,provokasyon ve katliamlara hazırlık yapmaktadır.  Kürd halkı dört parçada devletin  terör ve katliamlar ile başbaşadır.Dünyanın yeniden ısındığı bir dönemde,savaş ve katliam Kürt halkına dayatılmıştır. Böyle bir süreçte örgütsüz ve korumasız girenlerin sonucunu tahmin etmek zor degildir. 

Büyük devletlerle aynı cephede olmanın avantajını iyi kullanmalıyız.

Aksi takdirde bizim için yenilgi ve katliamların tarihi olur. Bu yeni süreçte 20 yıllık iktidarlarını ebedi ve  güçlerini pekiştirmek için kendilerine, Kürt  kurban gerekmektedir. Halkımız, yeni bir Rus ruleti oyunu ile karşı karşıyadır.

Olabilecek senaryolara karşılık,duyarlılık gereklidir.

Demirtaş’ın ipini çekmek bu senaryonun bir parçası olabilir.”İmralı’ya hesap verecek” deyimi belki hayata geçiyor.

İmralı’dan hesap sormayın, ora ile  anlaşmayı bize bırakın demenin tercümesi olabilir mi?

 Demirtaş’ın ötekileştirilme  süreci için geriye sayım sessizliği  başlanmıştır.Seçenekler kafa karıştırıc ve benzer.Ne Edirne ne İmralı nede başkaları,Nelson Mandela olmazlar. Çünkü arkalarında olan örgüt ANC degildir.

16 Ekim2022

Londra